İSKİLİP' İM VAR BENİM
Mustafa Yolcu

Mustafa Yolcu

İSKİLİP' İM VAR BENİM

27 Mart 2017 - 02:22

İSKİLİP’ İM VAR BENİM

20.5.1994 Tarihli İskilip’in sesi gazetesinde:

Kanara ’ya geldiğinde

Kalesini gördüğünde

Düz kayanın eteğinde

İskilip’im var benim

Diye ilk dörtlüğü başlayan şiirim yayınlanmıştı. O zamanlar İskilip’i gazeteden takip ediyorduk. Aradan çok zaman geçti. Şimdi ise internet teki siteden İskilip’i izliyor, bilgileniyoruz.

Bu yazı ile yaşadığım, şahidi olduğum bir takım bilgileri hemşerilerim ile paylaşıp, kanaatimi iletmek istedim.

Aslında birçok şeyi bizzat yaşayanların, canlı tarih konumunda olan insanların bilgilerinin hatırat haline, röportaj haline getirilerek yeni nesillere aktarılmasında büyük fayda var. Bilgiler kaydedilirse kaybolmaz. Yaşanılan birçok hadise yıllar sonra okuyuculara aktarıldığında, tarihe şahitlik açısından büyük bir anlam ifade etmektedir.

İskilip te Pirinç pazarında kasaplar haline girerken sol köşe başında şimdiki kasap Ahmet in dükkânının bulunduğu yerde SEFER GÜLER ‘in kuru üzüm – incir satılan dükkânı vardı. Sefer Güler benim eniştemdi.

1963 lü yıllarda ikinde ezanı vakti yaklaşırken, bu dükkânda pompalı gaz ocağı yakılır, üzerinde filiz çayından yapılan çay demlenmeye başlanırdı. O zamanlar teneke kutuda satılan filiz çayı en nefis çaydı. Burcu burcu kokardı.

Namaz çıkışı, çarşı camisi imamı olan İsmet hafız, Borucu namı ile anılan Avukat vekilliği de yapan kişi, şu anda ismini hatırlayamadığım İskilip’in eşrafından kişiler, eniştem ve oğlu Hüseyin Güler, babam ve tabi ki bende dükkâna gelirdim. Benim dükkâna gelmemde asıl gayem, mis gibi kokan filiz çayından içmekti.

Dükkânın başköşesinde İsmet hafız ile Borucu oturur, diğerleri de daha alçak olan hasır iskemlelere otururdu. Gelenlerin önüne baskısız gazete kâğıdı üzerinde kuru üzüm – incir konur, çay demlenince çay servisi yapılırdı. Çayın şekeri çekiç ile kırılan kesme şekerdi.

Günün mevzusunu, İsmet hafız veya borucu açardı. Dükkânda günlük gazete bulunur, bazen gazete okunarak haber değerlendirilirdi. Diğerleri de onları dinler, lafa karışmazlardı. Monoloğa eşraftan bazıları ’da fazla konuşmadan birkaç cümle ile katılırlardı. Sohbet bitiminde dükkândan en önce İsmet hafız ile borucu çıkar, onlardan sonra diğerleri dükkândan ayrılırdı.

Büyüğe, bilene saygı ve hürmet vardı. Orda bulunanların çoğu yaş olarak akran veya çok yakın yaşta olmasına rağmen, konuşmacının lafını kesmez, laflarına karışmaz, orada sigara içilmez, ayak ayaküstüne atılmazdı.

İskilip’e gidip, o dükkânın önünden geçtiğimde o günlere hatırlar, birde bu gün ki babanın evladını karşısına alıp konuşamaz durumda kaldığını düşünerek, iç geçiririm.

MUSTAFA YOLCU-  18.07.2008

Bu yazı 2175 defa okunmuştur .

Son Yazılar