ÂLEMLERE RAHMET İNSANLIĞA MERHAMET
Rüştü Köse

Rüştü Köse

ÂLEMLERE RAHMET İNSANLIĞA MERHAMET

28 Kasım 2017 - 19:43 - Güncelleme: 28 Kasım 2017 - 19:55

Ne kadar da muhtacız ‘Merhamet Toplumu’na…

Oysaki insanlık âlemine merhametin örneği ve önderi olarak seçilmişti İslam Ümmeti…

Öğretmeniydi Hz. Muhammed (as.) İslam ümmetinin; âlemlere rahmet, ümmete rehber olmuştu.

“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya suresi 107. Ayet)

Evet, peygamber rahmettir. Rahmân olan Allah bize rahmeti gereği Peygamberini göndermiştir. Rabbimiz kullarını karanlıklar içinde bocalar bir vaziyette bırakmak istemediği için kitapla birlikte peygamberini göndermiştir. Hakkı bâtılı, hidâyeti dalâleti, doğruyu yanlışı anlayabilmeleri için kullarına bu kitabı ve peygamberini göndermiş ve kendi bilgisiyle kullarını bilgilendirmiştir. Allah bu elçilerini seçip bize göndermeseydi, onları kendi bilgisiyle bilgilendirip bize örnek yapmasaydı biz ne yapardık? Bu dünyada Allah’ın bizden istediği kulluğu nasıl bilebilirdik?(Ali Küçük, Besairu’l Kur’an)

Mekânı cennet olsun Ali Küçük hocanın belirttiği üzere aslında ayette vurgulanan ‘Rahmet’ yönü peygamberlerin insanlık âlemindeki rolüne işarettir. Evet, aklımız kuvvetli bir delil ve insanı insan yapan en değerli mümeyyiz unsurdur. Fakat peygamberlerin örnek ve önder olması yönü ise asla üzeri örtülemez, reddedilemez.

Şöyle ki; Hz. Muhammed'den önce insanlar birbirlerini yiyorlardı. Kuvvetliler zayıfları eziyor, kadınlar hakaret içinde tutuluyor, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, insanlar elleriyle yaptıkları putlara tanrı diye tapıyorlardı. Dünya küfür ve sapıklık içinde yüzüyordu. İşte Yüce Allah, insanları bu haksızlıklardan kurtarıp özgürlüğe kavuşturmak, zayıfları korumak, ruhları vehim ve hurafelerin tutsaklığından kurtarmak için Hz. Muhammed'i göndermiştir. Onu göndermesi, insanlara acıdığından ve şefkatinden dolayıdır. O, bizatihi âlemlere rahmet olmuştur. Çünkü getirdiği prensipler, onların mutluluğuna sebep olmuştur. (Süleyman Ateş, Tefsir, V, 529)

Onun gelişiyle insanlık âleminde büyük bir değişiklik olmuş, putun yerini Allah inancı, küfrün yerini iman, cehlin yerini ilim, zulmün yerini adalet, karanlığın yerini nûr, zilletin yerini izzet, ahlâksızlığın yerini ahlâk, isyanın yerini ibadet, düşmanlığın yerini kardeşlik, tefrikanın yerini birlik, iffetsizliğin yerini iffet, tembelliğin yerini çalışmak almıştır. O’nun gönderilmesiyle paslanan kafalar aydınlanmış, kararan gönüller nûrlanmış, solan yüzler açılmış, taşlaşan kalbler yumuşamış, öldürülen yavrular kurtulmuş, yolunu sapıtanlar hidayete ermiş, akan kanlar dinmiş, ilâh diye tapılan putlar kırılmış, yoksullar, kimsesizler, yetimler himaye edilmiş, ailenin şerefi korunmuş, hırsızlık, zina, fuhuş, kumar, içki, başkalarının hakkına göz dikme yasaklanmıştır.(Ebu’l Leys Semerkandi, Tefsiru’l Kur’an)

Peygamberin ‘Rahmet’ yönüne bir de şu şekilde bakmak mümkündür. Örneğin ilk defa bir şey yapacaksınız. Bu zorluktur. İlk defa yapacağınız için neyi, nasıl yapacaksınız bilmiyorsunuz. Tecrübeniz yok. Bu zorluğu iliklerinize kadar yaşıyorsunuz. Tam bu esnada size yapacağınız işi göstere göstere, aşama aşama size örnek olarak, sizinle birlikte yapıyor. İşte bu büyük bir rahmet ve merhamettir. Ki bir anne veya baba, ilk adımlarını atarken kol kanat gererek bebenin adım atmasını sağlaması; büyük bir merhamet örneği değil midir?

“Andolsun, içinizden size öyle bir Elçi geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, mü'minlere şefkatli, merhametlidir.” (Tevbe suresi 128. Ayet)

İşte Rahmet… Bir annenin çocuğuna olan şefkat ve merhameti gibi… Ümmetine çok ama çok düşkün bir peygamber… Ümmetin sıkıntısı kendi sıkıntısı ve derdidir.

Rabbimiz ‘rahmetinin’ her şeyi kapladığını belirtip Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (Araf suresi 157. Ayet)

O rahmet peygamberinin diliyle ifade edersek: “Benim ve sizin durumunuz; ateş yakıp da, ateşine cırcır böcekleri ve kelebekler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz.”(Müslim, Fezâil 19; Rikâk 26; Tirmizî)

Büyük bir şefkat timsali peygamberimizin sevenleri ve takipçileri olarak bizim görevimiz de Rahmet peygamberinin adımlarını izlemektir. Şu halde yeryüzünde peygamberin ve peygamber yolunun yolcusu mü'minlerin varlığı tüm insanlar için rahmettir. Müminiyle, kâfiriyle tüm insanlık için peygamber ve O’nun yolunun yolcusu olan müslümanlar rahmettir.

Rahmet yağarken gül ile diken, bülbül ile akrep arasında ayrım yapmadığı gibi, Rahmet Peygamberi de insanlar arasında ayırım yapmadan, onlar cehennemde yanmasın diye gece gündüz çalışmışsa; günümüz Müslümanları olarak bizlerde, rahmet ümmeti olmalı, kâfirlere acımalı ve cehenneme doğru giden yolun önüne geçip engellemeli. Nasıl ki kendini yakmak için üzerine benzin döken insanı görünce, hemen harekete geçip onu engellemeye çalışırız. İşte kâfirlerde, kendini cehenneme atmak için koşan insanlar gibidirler. (Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 5/199)

Rahmet ümmeti, insanlığın kurtuluş limanı olmalı, merhametiyle yeri göğü kuşatmalıdır. Önderimiz gibi insanlığa bir annenin şefkati üzere insanlığa şefkatli olmalıyız. İnsanlığın yükünü yüklenmeli, zorlaştıran değil müjdeleyen, nefret ettiren değil seven/sevdiren/sevilen olmalıyız. İşte bu güzel davranışları sünnet edinip Hz. Muhammed’i hayata taşımalı, O’nun rahmetini topluma yaymalıyız. Ki Rahmet damlalarını sadece ‘Mevlidi Nebi’ günlerinde değil yılın tüm günlerine yaymalıyız.  

Bu temenniler eşliğinde Sevgili Peygamberimizin doğum günü Rahmet Ümmetine hayırlar getir-mesini ve ‘Rahmet Damlaları’nın tüm insanlığı kuşatmasını dilerim.  

 

 

Bu yazı 48163 defa okunmuştur .

Son Yazılar