Bizimle inek güdenler üniversiteyi bitirdi
Mustafa Biçer

Mustafa Biçer

BİZİM MEMLEKET

Bizimle inek güdenler üniversiteyi bitirdi

03 Temmuz 2007 - 20:02 - Güncelleme: 31 Ekim 2016 - 20:08

Bizim memleket, deyince aklıma önce İskilip sonra Çorum, Anadolu ve tüm Türk dünyası gelir. Ama önce memleketimizde yani İskilip'te sonra Çorum sonra Anadolu ve tüm Türk dünyasında güçlenmeliyiz. Nedir bu güç;
Tabi ki önce milli güç, milli gücün içine de;
A-Ekonomik Güç
B-Siyasi Güç
C-Askeri Güç
D-Psiko sosyal Güç
E-Coğrafi konum
F-Milli ve ahlâkı değerler girer

Bu yazımızda memleketimizi yani İskilip'i geçmişteki ekonomisiyle ele alacağız. İskilip geçmişte ekonomik faaliyet diyebileceğimiz nelerle uğraşıyordu bir bakalım;
İskilip geçmişte sadece kendine yetmeyen aynı zaman da dışarıya mal ihraç eden bir ekonomiye sahipti.
Deri, Kenefi Bezi, İpek Dokumalar(Ham ipekten dokunan cember ve yatak çarşafı dahil), Sirke, Kereste,Tomruk, Pekmez ve hatta ayva elma gibi dayanıklı meyveler,
İskilip dışına satılarak kazanç sağlanırdı.
Ayrıca bağ, bahçe ve ev tipi hayvancılık ile kendimize yeten ve sürekli dışarıya da gönderilen (hısım akrabaya) bir ekonomik verim fazlalığı vardı. İskilip'li olup taşrada kalan hemşerilerimiz yaz mevsimi gelince tekrar İskilip'e gelirler,
pekmezini, sirkesini, turşusunu, bulgurunu, mantısını, eriştesini, yarmasını, kuskusunu, keşkeklik dövmesini, köfterini, cevizli sucuğunuve hatta (etlik)kavurmasını İskilip'te yapıp tekrar yaşadıkları şehirlere giderlerdi. Ankara veya diğer şehirlerde bu yaptıkları ile cüzi miktar gelirleri de olsa hiç sıkıntı geçirmeden kışı geçirirlerdi. Bu 1960-1970' li yıllarda böyle idi. Daha gerilerde de böyle idi ama İskilip'ten göç 60'lı yıllarda başladığı için bu yılları örnek verdim.

İskilip'teki ekonomik faaliyetlerle ilgili 15 yıl yaşadığım İskilip'te Mutaflar mahallesindeki kendi evimizden örnek vereyim. Evde 2 inek, 2 buzağı, 2 koyun, 1 keçi, 15'e yakın tavuk ve horoz ve 13 nüfus vardı. Ambarın küçüğüne herkil deriz..  Herkil de buğday dolu olurdu. Üst kattaki merdiven altında herkilin daha küçüğü un sandığında un ve urga dolu,tuğla altında ceviz, ivaz, elma, üzüm bir küpte kuşburnu pevredesi (marmelat) diğerinde tatlı pevrede (kabak marmelatı) badem ve şu anda aklıma gelemeyen her türlü meyve kurusu  üzümden alın ayva, elma hoşafı ve ivaz kurusundan çıkın. Ayrıca babaannemin sandığında köfter, cevizli sucuk ve tarhana (tabi bildiğimiz çorbalık tarhana değil bilen bilir). Ayrıca evin içindeki gömme dolap ve mahsenlerde küplerle ak pekmez, kara pekmez, turşu, sirke ve şıralar bulunurdu. Yine arkada bağın içindeki kullanılmayan misafir odasında salamura halinde turşular bez torbalarda mantılar, erişteler, kuskuslar, keşkeklik buğdaylar, küllü suya batırılarak saklanmış üzüm salkımları ve tuğla altında üst üste yığılmış kış ekmeği. Küpte tuzlanmış tereyağı ve kışa hazırlık olarak kesilen keçilerden elde edilen ve tenekelere basılmış kavurmalar. Biz bu evde 13 nüfustuk bazen 20 de olurdu. Dedem çeşit olsun diye ara sıra çarşı ekmeği (okkalık) getirirdi. Yoksa 1 yıl bir şeyler almasak sıkıntı çekmezdik. İskilip'te memur evleri dışında yerli halkın %90'nının evi bizimkinden farklı değildi hafta içinde herkes dükkânında, atölyesinde iş yerinde imalat, üretim ve ticaret yapıyordu. Hafta sonu bağ ve bahçede çalışıyorlardı. 
“YOLPA” başka bir şehirde yoktur herhalde. Genelde bağdan taşınan üzüm küfelerinden (heelerinden) şehrin içine girince salkım salkım yolpa olarak üzüm dağıtılırdı, istemeye gerek kalmadan. Bizim Hacıkarani de Namlının benzinliğinin karşısında bir üzüm bağımız vardı hala duruyor.  3 dönüm bağdan 40 - 50 yük üzüm alırdık. Dağıtmaktan usanırdık mahallede (şimdi 2 veya 3 sepet üzüm çıkmaz). Bahçeler yine aynı şekilde elmadan, ayvadan geçilmezdi. Sadece bizim ovadaki bahçede 7 çeşit elma vardı, üzüm de öyle, kiraz zamanı kiraz.. Gurbetteki İskilip'liler İskilip'e gidiyorum demezlerdi kiraza, cevize, üzüme gidiyoruz derlerdi. Yani zamanları meyve adları ile anılan yegane memleketti İskilip. 
Evlerimizde aynı zamanda küçük çaplı imalatlar devam ederdi. Bizim evde çıkrık vardı, cember dokuma tezgahı vardı kirman vardı, el değirmeni vardı, taş el değirmeni vardı ve bunlar bir çok İskilip evinde bunlar mevcuttu. Buğday öğütmek için suyla çalışan un değirmenleri çok uzakta değildi. Mutaflardan Pazar başına giderken ark üstünde savak dediğimiz yerde Galip Siyakuş'ların evlerinin yanında çok güzel bir un değirmenimiz vardı. Dönen taşların seslerini değirmencinin her yerinin bembeyaz olmuş halini ve öğütülen unların kokusunu hala hatırlıyorum. Ya  dibekler ve kadınlar tarafından ortaklaşa solhu ile  dövülen buğdaylar.. Gerçi dik de aynı görevi görüyordu. Şimdi İskilip'te dik desem dik nedir diye sorarlar? Yine, dibekler bazı mahallelerde duruyor biri de bizim mutaflarda oduncu sokağında örenne dediğimiz yerde ama oradaki Milletvekili Merhum Cevat Köstekci'nin evinde yeller esiyor yazık! İskilip'teki modern mütevazi ahşap konaklardan birisiydi. Ben çocukken iyi biliyorum Rahmetli Coşkun Köstekci'lerin evinin yanındaki evde halı kursu açılmıştı. Genç kızlar halı kursuna gidiyordu. Şimdi acaba böyle bir faaliyet ve halıcılık ile ilgi bir çalışma var mı merak ediyorum. Yazın bizim mahallede kimse olmazdı. Mutaflarda hepimiz inek gütmek için Samud'da idik! Hemen hemen her evde 1 veya 2 inek vardı. Tatilimizi Samud'da geçirirdik. Her gün Erenler tepesine bir defa çıkıp iniyorduk. Dersi bile orda çalışıyorduk. Hiç unutmam ilkokul sonda iken Ömer abi (Ömer Tüzel-Emniyet müdürü ve Polis Başmüfettişi) polis koleji imtihanlarına hazırlanıyordu. O anlatır biz kitaptan takip ederdik. O zamanlar bizimle inek güdenlerin hepsi üniversiteyi bitirdi ve önemli görevlere geldiler. Yani çocukken bile hem dersimizi çalışıyor hem kendi mallarımıza çobanlık yapıyor bu sayede aile ekonomisine katkıda bulunuyorduk.
Bağ, bahce işleri de  bunun cabası idi. Akşam evde bilgisayarın başında oturup hayat ile irtibatı kesmek yoktu. İnek sağılacak, dam kürünecek ve buzağı tutulacaktı. Yaz ise de yine inekler otlatılmaya gidecekti.

Samud, Erenler, Şabanın tarla, düzlük, birinci hamberler, ikinci hamberler, kasımoğon harman, tilki ayesi bizim yazın mekanımızdı. Akşam inekleri eve getirirken birde yonca biçer onu da sırtlar getirirdik. Evet sayın hemşerilerim ben yukarda sadece İskilip'in geçmişinden üretim yönünden örnekler vererek bir nostalji yaşatmak istedim. Geçmişle ilgili yazılarımız inşallah devam  edecek. 

(Memleket Gazetesi-3 Temmuz 2007)

Bu yazı 56074 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar