Peygambere Kardeş Olmak charlienin Küfrünü Söndürür
Rüştü Köse

Rüştü Köse

Peygambere Kardeş Olmak charlienin Küfrünü Söndürür

02 Şubat 2015 - 13:41 - Güncelleme: 23 Kasım 2016 - 18:51

Küfrün inat üzere sürdürdüğü sevgili peygamberimize hakaret yüz karası bir suçtur. Aslında insan hak ve hürriyetlerine aykırı bir tutumdur. Erdem ve ilke üzere inşa edilmiş bir hukuk sistemi bunu özgürlük olarak göremez.
Elbette, peygambere iman refleksi öfkeyi ve tepkiyi doğuruyor. Fakat bir mümin bu tepkinin nasıl olacağını, neye tepki verildiğini iyi hesap etmelidir. Öfke ve tepkide mümince olmalı. Peygamber ahlakı üzere olmalı. Çünkü rabbimiz bize “En güzel örnek”(Ahzab suresi 21. Ayet) olarak göstermiştir.
Yanlış yanlışı doğurmuştur. Fransa’daki dergiye baskını hiçbir mümin meşru görmez, öfkemize rağmen. Aksine bu olayın gizli mahfillerin işi olduğunu düşünmektedir. Nasıl olsa suçlu peşinen bellidir. Biz, derginin insanlık suçunu ve dergiye baskın eylemini tasvip etmiyoruz. Çünkü insani değerleri değersizleştirenler ne insanlık ne de rabbimiz nazarında kabul görmezler. Rabbimizin hükmü aynen şöyledir:   
“… FİTNE, adam öldürmekten daha kötüdür…” Bakara suresi 191. ayet.
Şu halde, düşünmek gerek! Elbette küfür üzerine düşeni yapacaktır. Ama biz Müslümanlar üzerimize düşen görevleri yerine getirebiliyor muyuz? Bu olay karşısında vurup kırmak, kilise yakmak, öldürmek acaba Müslümanca bir davranış mıdır? Yoksa fitneye aracı olmak mıdır?
“En güzel ahlak üzere yaratılan”(Kalem suresi 4. ayet) sevgili peygamberimiz, durum karşısında yapılanlar için “Aferin! İşte benim ümmetim, haddini bildirin bu keferelerin!” deyip omzumuzu sıvazlar mıydı? Öfkeyi yatıştırıp düşününce başımız önümüze eğilir mi acaba?
Esasen fitne çıkaranlar, toplumların sosyal psikoloji ve kültürel yapılarını dikkate alarak eylem yaparlar. Ama İslam toplumu ferasetli olup, fitnenin amacı üzere eylemler ortaya koymamalıdır. Elbette ki tepkisini verecektir. İslam’ın emrettiği, peygamberimizin uyguladığı üzere ‘Hukuki’ olmalıdır.
İnsani hak ve erdemleri hiçe sayan charlie dergisi ve onun gibi düşünenlere diplomatik ve hukuki tepkiler verilmeli. Elbette halk nezdinde peygamber ahlakına yaraşır protestolar olur. Ancak işin en zor ve nirengi noktası: Ben, Sen, O, Biz, Siz, Onlar… Yani, tüm islam alemi.
Nasıl mı?
Bizler genelde, bu kısmı es geçer dikkate almayız. Çünkü insanın kendisini hesaba çekmesi nefsine ağır gelir. Kişinin, aynada kendisiyle yüzleşmesi ne kadar da zordur. Çünkü şeytani bakış insana hep başkalarını suçlu gösterir. Adeta kendisi sütten çıkmış ak kaşık misali masumdur.
Bir önceki yazıda belirttiğimiz üzere; Âdemi bakış, insanı aşağılardan kurtararak yaratılış formatına tekrar döndürmektedir. Kişi atası Adem gibi, kendisini sorgulayıp pişman olursa hatadan uzaklaşarak doğruya dönebilecektir. Eğer biz, Peygamberimizi örnek ve önder alıp O’nun gibi güzel ahlak sahibi, güzel bir mümin olsaydık, yine bu karikatürler yapılabilecek miydi? Yani peygamberimizin duruşunu, misyonunu ve tüm insanlığa örnekliğini ortaya koyabilseydik, O’nu tanımayan karanlık kalpler bu denli hakaret yapabilirler miydi?
Şöyle durup kendimize baktığımızda, sevgili peygamberimizin hangi ahlakını taşıyoruz? Hz Aişe annemiz; “Şüphesiz ki O’nun ahlakı Kur’an’dı” diye nitelendirirken O’nun “Yürüyen/Canlı bir Kur’an” olduğunu dile getiriyordu. Peki! Biz ahlakımızla, yaşantımızla ‘Yürüyen bir Kur’an’ mıyız? Muhteşem bir ahlak üzere olan peygamberimizin hangi özelliğini yansıtabiliyoruz?
O, “Mü’min, Eliyle diliyle insanların kendisinden emin olunan kişidir”demişti. Şu an cesaretimiz varsa çevremize bakıp, acaba benim dilimden yani konuşmalarımdan, elimden yani davranışlarımdan insanlar emin mi? Arkadaşlarım, komşularım, akrabalarım, velhasıl tüm eş-dost bana ne kadar güveniyorlar? Şu halde peygamberimizin tanımladığı Mümin kişi miyiz?
Peygamberini örnek alarak söz ve davranışlarını,  ahlakını, kimlik ve kişiliğini, duruşunu kısaca hayatını Yürüyen/Canlı Kur’an yapabiliyorsak, işte biz PEYGAMBER ÇAĞININ SAHABESİ bugünün PEYGAMBERİN KARDEŞİ olmuşuz demektir.
Hani bir gün peygamberimiz, KARDEŞLERİMİ ÖZLEDİM, demişti. Bu sözleri üzerine O’na denildi ki: “Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?” 
O şöyle cevap verdi:
Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.
O halde değerli dostlar, peygambere kardeş olmak suretiyle; O’nu, davasını ve örnekliğini iyi temsil etmek durumundayız. Çünkü kardeşliğin getirisi budur! Çünkü İnsan kardeşine gölge düşürmek istemez. Kardeşinin davasına sahip çıkar, O’nun bayrağını yere düşürmez. O’na düşmanlık edenler, kardeşini koruyup kollayan kişilere dikkat edip kardeşine küfretmez, kardeşine hakaret etmez, edecek cesareti bulamaz.
Sonuç olarak, adı malum dergi ve onun gibilere karşı peygamberimize kardeş olarak, O’nu öylesine güçlü temsil edelim ki, yan gözle bile bakma cesaretini kendilerinde görmesinler. Ama onlar bize şöyle bir bakıyorlar; “bunlar kardeşini bırak kendisine bile hakaret etsen sesleri çıkmaz” diyorlar. Bu nedenle, iyi ve samimi bir şekilde “PEYGAMBERE KARDEŞ OLMAK GEREK!” o zaman charlie dergisi ve onlar gibi insanlık dışı hakaret edenlerin küfür ve kinleri sönecektir.
Ey Rabbimiz! Peygamberimizin o güzel ahlakına sahip, O’nun gibi örnek insan olarak, “Peygambere kardeş olmayı” ve kardeşliğe gölge düşürmeden onurlu şekilde O’nu temsil etmeyi bizlere nasip eyle!
Not: İnşallah, bu yazıyı okuduğunuzda, dualarınızla Sevgili Peygamberimizin beldesine, Allah’ın evi Kabe’ye doğru yola çıkmış olacağız. Dualarda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz. 

Bu yazı 3492 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar