Saim Barutcu
Mustafa Yolcu

Mustafa Yolcu

Saim Barutcu

14 Kasım 2016 - 17:37 - Güncelleme: 23 Kasım 2016 - 16:50

Değerli hemşerimiz Saim Barutçu ile 30.05.2016 tarihinde yaptığım röportajı bilgilerinize sunuyorum.

Mustafa Yolcu- Saim bey bize kendinizi tanıtır mısınız?

Saim Barutçu- 01.06.1959 Tarihinde İskilip’in Sarı kavak köyünde doğdum. 1964 Yılın ’da Köyde koyun otlatırken, Sadık dayım kamyonu ile köye geldi. Beni, oğlu Mustafa’yı, Tekin’i kamyona bindirerek bizi Kil kuyu köyü ilkokuluna götürüp,  okulun öğretmenine teslim etti. Öğretmene bizi tanıttıktan sonra, bizi Kil Kuyu’da bırakıp gitti. Köyümüz ’de okul olmadığı için, Kil kuyu köyü ilkokulunda öğrenime başladım. Sarı kavak köyü ile Kil kuyu arası 6 km. idi. Bu mesafeyi yürüyerek gidip geliyorduk. Kışın okula gelip giderken, ayaklarımıza kadar yaş geçiyordu.

Okula gidiyorduk ama önlüğümüz, doğru dürüş ayakkabımız, kitabımız yoktu. İki hafta okula önlüksüz devam ettik. Sonra İskilip’e gelerek eksiklerimizi tamamladık.  Okul öğretmenimiz beni keşfetmişti. Beni sınıfın en önüne oturtup, özel olarak ilgileniyordu.

Yılsonu geldiğinde herkese karne verildi. Bana karne verilmemişti. Yaşım küçük olduğu için okula benim kaydım yapılmamış,  bu sebeple kayıtsız okula devam etmişim. Öğretmenimiz bana özel olarak düzenlediği karneyi verdi. Aslında sınıfın en başarılısı bendim.

4. Sınıfın sonuna kadar Kil kuyu ’da öğrenime devam ettik. Köyümüz ‘de okul açılınca, 5. Sınıfa köyümüz ’de devam ettik. Ben sınıf birincisi olmuştum. Babama ben okuyacağım dedim. Babam hiç itiraz etmedi.

Ortaokula İskilip’te başladım. İlk sene pansiyon’ da kaldık. Pansiyon hayatı çok zordu. İkinci sene Suat, Tekin, ben Mutaflarda bir oda mutfağı olan ev kiraladık. Evin sahibi Vasfi’ye abla idi. Bize annelik yapıp, çok ilgilendi. Evde sabahları yumurta, menemen yapar yerdik. Diğer öğünlerde Salliler başında İsmetin lokantasına gider yemeğimizi yer, aybaşında babam gelir lokantaya borcumuzu öderdi. Arkadaşlarım bana kitap verir onları okurdum. Ortaokulda ’da her sene takdir aldım.

Ortaokulu bitirince yatılı lise imtihanına girerek, Ankara’da Atatürk lisesini kazandım. Büyükşehir bizim için ayrı bir serüvendi. Ayrı bir muhitti. Anarşi çok yaygındı. Hiç kimseye karışmadan liseyi bitirdim. Bir büyüğüm beni Kredi Yurtlar Genel Müdürlüğüne memur olarak aldırdı. Bu benim hayatım ’da yeni bir başlangıçtı.

Girdiğim Üniversite imtihanın ’da iyi bir puan almama rağmen, arzu ettiğim Ankara Hukuk Fakültesini çok az puan farkı ile kazanamamıştım. Çalıştığım için devam mecburiyeti olmayan, okulu seçmek durumunda idim. Şu anda Gazi Üniversitesine bağlı olan Gazetecilik ve Basın Yayın Yüksek Okuluna girdim. Bu okulu bitirince mastır yaptım. 

Çalıştığım Kredi Yurtlar Kurumu politize olmuş bir kurumdu. Milli Güvenlik Kurulunda “ anarşinin bel kemiğidir “ diye kırmızı Kitap’ta yerini aldı. 12 Eylül’den sonra kuruma Genel Müdür Olarak paşa, bazı görevlere de subaylar atandı. Gelen subaylar kurumun işleyişini bilmediklerinden, verdikleri talimatlarla işleri iyice çıkmaza sokmuşlardı.

Kurumda Paşamın yanına bir iş görüşmesi için gitmiştim. Konum mastır yaptığım için intibakımın yapılması hususu idi. Paşa ile görüşmeyi yapıp çıkarken arkamdan “ evladım gelsene dedi.” Döndüm- yarın sabah burada genel Sekreter yardımcısı olarak göreve başla ” dedi. O görevde bir albay bulunuyordu.

-Efendim o görevde şu var diyecek oldum. Sen karışma, yarın gel görevine başla dedi. Bu şekilde yeni görevime başladım.

İsmet Yamak paşa, Genel Müdürümü ziyarete gelmişti. İsmet Paşa’nın kardeşi bacanağımın yakın arkadaşı idi. Bu sebeple kendisi ile tanışıyordum. Paşam ile görüşürken, benden bahsetmiş. Çıkınca bana ’da uğradı. Bir müddet oturup sohbet ettikten sonra kurumdan ayrıldı.

Paşam beni çok sevmişti. Bana – “ Her şeyden sen sorumlusun. Senin üzerinde kimse olmayacak. Ben sadece senin getirdiğin evrakı imzalayacağım.” Dedi. Artık her şey benim kontrolümde olmuştu.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal kurumdan brifing istemişti. Bu iş için Paşam,  beni görevlendirdi. Diaları hazırlayarak Başbakanlığa gittim. Benim gibi başka kurumlardan gelenler de vardı. İçeri alındığımızda Turgut Özal-  ” Hoş geldin evladım” dedi. Bana Kurumunu anlat dedi. Heyecanlanıp, kekeleyerek kurumu anlatmaya başlayınca-” Heyecanlanma evladım. Sakin ol. Yurtlarda ne kadar yatak kapasiteniz var? Ne kadar yatak ihtiyacı var? ” diye sordu.

Bende-“ Efendim şu anda yurtlarda 40.000 yatak kapasitemiz var. 30.000 yatak kapasitesine ihtiyacımız var.” Dedim. Başbakanımız yanındakilere; 50.000 yatak ilaveli yurt yapılsın diye talimat verdi. Şaşırmıştım. Bir anda Cumhuriyet tarihi boyu yapılan yurt kapasitesinin bir katından fazla yurt yapılacaktı. Gerçekten de yurt yapımı yatırım programına konularak, iki yıl içinde ilave 50.000 yatak kapasiteli yurt yapılıp hizmete açıldı. Bütün yurtlara Çorumluların memur olarak girmelerine, yurtta kalma ihtiyacı olanlara yurt bulmaya çalıştım. Halen ülke genelinde yurtlarda, benim işe aldığım Çorumlu memurlar bulunmaktadır.

MY- Kredi Yurtlarda unutamadığın bir hatıran var mı?

SB-  Çok hatıram var. Bir tanesini anlatayım. Bir gün yanıma baba ile kızı geldi. Baba ayakta zor duruyordu. Yer gösterdim oturdular.  İsteklerini sorduğumda, Çorum Ortaköy’ün bir köyünden olduklarını, kızının Ankara’da üniversiteyi kazandığını, dört gündür Ankara’da kızının kalabileceği yurt bulmaya çalıştığını, bulamadığını söyledi. Dört gecedir, Kurtuluş parkında kalıyorlarmış.

Karnınız aç mı? Diye sorduğumda açız dedi. Babaya üç porsiyon, kızına ’da bir porsiyon döner ısmarladım.  Dönerlerini yiyip, üzerine çaylarını içtiler. Ayakta durmaya mecali olmayan baba kendine gelmişti. Kızına okuluna yakın olan yurtta kontenjandan yer ayırttım. Onları yurda gönderdim. Onları gönderirken birazda harçlık verdim. Kızımıza her aybaşı kuruma uğramasını, kendisine harçlık vereceğimi bildirdim. Durumu paşaya ilettiğimde, oda verilecek paraya katkı’ da bulunacağını bildirdi.  Bir yıl boyu kızımıza maddi katkıda bulunmaya çalıştık. Kızımız okulunu bitirdi. Çok iyi bir işe girdi. Evlenirken ben nikâh şahitleri olmuştum. Buna benzer çok hadise ile karşılaştım. 

Bende köyden geldim. O şartların özelliklerini çok iyi bilirim. Şehirde duran insanlar bir şekilde tanıdık bulur, sorunları yener ama köyden gelenler çok zorlanırlar. Onlara ’da fırsat eşitliği verilmesi gerekir.

MY- Turgut Özal ile bazı anekdotlarınız vardı. Bunlardan bahseder misiniz?

SB-  Sayın Turgut Özal Cumhurbaşkanı olup köşke çıkınca, Çorum’dan gelen hemşerilerimizle birlikte randevu alarak, köşke çıktık. Turgut beyin morali bozuktu. Hükümetin işleyişinden memnun değildi. Kurumlar ’da ne yapıldığını çok iyi biliyordu. Kısır döngünün devam etmemesini istiyor, üretmeden enflasyonla büyüyemeyiz diyordu. Büyümemiz gerekli, bunu başaramazsak bizi parçalarlar dedi. Kendi eliyle getirdiği insanların yaptıklarına üzülüyordu.

Yeni bir parti kurmak çalışmasına girdi. Yeni kurulacak partiye kurucu üye bulmakta bile zorlanıyordu.

MY- Siyasi çalışma devriniz vardı. O safhadan bahseder misiniz?

SB- Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde ANAP’tan milletvekili adayı oldum. Aday listesinde ismim geri sırada çıkmıştı. Bunun üzerine tercihli oy attırmak için Çorum ve tüm köylerinde, propaganda çalışması yürüttüm. Önceki seçimde ANAP’a oy çıkmayan köylerden bile oy aldım. Seçim sonucunda ANAP’tan sadece Ateş Amik oğlu milletvekili olmuştu. Amik oğlu bana teşekkür ederek” senin çalışman sayesinde milletvekili oldum. Babana giderek senin gibi bir evlat yetiştirdiği için teşekkür edeceğim.” dedi. Düzenledikleri konvoy ile köyümüze giderek, babama teşekkür ettiler.

Çorum’a gittiğimde karşılaştığım hemşerilerim bana teşekkür ederler. Yaptığım iyilikleri unutamadıklarını söylerler. Ben elimden geleni Allah rızası için yaptım.

Hani derler ya” iyilik yap denize at. Balık bilmezse halik bilir.”

MY- Saim Bey verdiğiniz bilgiler için teşekkür eder, ömür boyu ailecek sağlık ve sıhhat dilerim.

MUSTAFA YOLCU

 

 

 

 

 

 

Bu yazı 1713 defa okunmuştur .

Son Yazılar