İSMAİL BEŞİKCİ
Mustafa Yolcu

Mustafa Yolcu

İSMAİL BEŞİKCİ

26 Haziran 2017 - 18:57

İSMAİL BEŞİKCİ- 19.06.2012

7 Ocak 1939 Yılında, İskilip’te Hacı piri mahallesinde doğdu. Babası Hüsnü Beşikçi, annesi Zahide Beşikçi’dir. Dört kardeştiler. En büyükleri Vasfi, onun küçüğü Muhittin, onun küçüğü Satı, en küçükleri İsmail Beşikçi’dir. 
Baba Hüsnü Beşikçi Rüştiye mezunu olup, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İskilip Kuzuluk köyünde, dokuz yıl öğretmenlik yapmıştır. Harf inkılâbı yapıldığında, öğretmenlik yapacak kadar yeni yazıyı bilmediğinden; öğretmenliği bırakmıştır. Yeni yazıyı sonradan öğrenerek, evine dört ciltlik tarih ansiklopedisi ile İsmail Beşikçi’nin sonradan okuyacağı bazı kitapları almıştır. Hüsnü emmi daha sonra, pirinç pazarındaki dükkânın da bakkallık yapmıştır. Hanımından ve kendi ailesinden gelme, İskilip’in Kazannı mevkiinde çok miktarda tarlası olmasına rağmen, tarlalar verimli olmadığından elden çıkmıştır. 

İsmail Beşikçi 1946 yılında Azmi milli İlkokuluna başlamıştır. 1. Sınıftan itibaren Nadir öğretmen de okumuştur. 3. Sınıfta Misaki milli İlkokuluna gitmiş, buradaki öğretmeni İbrahim Kestek’ tir. İlkokul arkadaşları: Ahmet Gazez, Ahmet Namlı, Mürsel Gazez, Şekerci Mehmet, Mehmet İnce, Ahmet Kaymak, Mehmet Hotman vb.


Küçükken aileden Hatun ablası, ona bin bir gece masallarını okur. Okunan masalları mahalle arkadaşlarına anlatır. Kendi okuma yazma öğrenince zevkle okumaya başladığı, babasının aldığı tarih ansiklopedisidir. Yaz tatillerinde kuran kursuna gider. Hacıpiri Mahallesinden çocukluk arkadaşları: Kemal Beşikçi, Mehmet Beşikçi, Hüseyin Hotman, Ahmet Şiranlı, Yaşar Yolcu, Hüseyin Gülerdir. 

Çocukluk hatıraları: 
1950 Yılı idi. Annemgil hamama gideceklerdi. Bana" Okuldan gelince Haceri          ( yiğeni) al hamama getir." dediler. Bende okul çıkışında, Hacer’ i evden alıp hamama götürürken, akrabamız olan Meyşur teyzenin mandası bize saldırdı. Kucağımdaki Hacer le birlikte beni boynuzlayıp attı. Ben bir tarafa, Hacer bir tarafa düştük. Bu arada hemen Meyşur teyze gelerek, mandayı alıp eve soktu. Beni ve Hacer ‘i kaldırdı. Bize su içirdi. İkimize de bir şey olmamıştı. Tekrar Hacer’i kucağıma alarak hamama götürdüm." 

Mahallemize gelen kömür ve samanını hep birlikte evlerine taşırdık. Komşumuz Mürsel Aygün emmi hamam işletirdi. Evlerine gelen samanı, mahalle çocukları olan bizler taşıyınca, hepimizi hamama götürür, yıkanır çıkardık. 
Diğer bir zevkimizde; çiten veya kağnı ile mahallemize gelen saman boşalınca bunlara binip, Hindoğlu yokuşuna kadar gitmekti. Burada kağnı veya çitenden iner, yürüyerek tekrar eve gelirdik. 

Ortaokulu 1951 yılında İskilip Ortaokulu’nda başlayarak, 1954 yılında tamamlıyor. Ortaokul müdürü Sadık Koçhisarlı’ dır. Ortaokul arkadaşları; Hüseyin Güler, Mahir Keçeci, Ahmet Namlı, Duraloğun Hacı, Ahmet Kaymak, Mehmet Bardakçı, Burhan Tanay, müdürün oğlu Aytek’tir. Liseye 1954 yılında Çorumdaki Çorum Lisesi’nde (şimdiki adı Atatürk Lisesi) başlayarak, 1958 yılında bitirdi. Çorum’da okurken arkadaşlarıyla birlikte İskilip hanın da kalmışlar. 

"Sabah erkenden İskilip’ten kalkan otobüs ile Çoruma giderken, Kızıl Irmağın üzerindeki Salur köprüsünün kırık kalaslarının üzerinden, dua ederek geçerdik. 60 Km uzunluğundaki yoldan, otobüs ile 2,5 saatte Çoruma gelirdik. Yazıhane Veli paşa hanındaydı. İskilip’ten gelenler ile Çorum saat kulesinin önünde buluşurduk. İskilip’ten ellerinde torbalar ile gelirler, gelen erzakı hana götürürdük. İkindiye doğru kalkan otobüs ile de gelenleri İskilip’e yolcu ederdik. 

Bu zor şartlarda babası Hüsnü emmi, oğlunun üniversite de okumasını istemiyor. Daha doğrusu, maddi olarak destekleyemeyeceğini belirtiyor. Ancak okumak isteyen Beşikçi, 1958 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne (SBF) ilk kırkın içinde, başarılı bir dereceyle girme hakkı elde ediyor. Bu sayede İçişleri Bakanlığı bursunu kazanıyor. Maddi sorun böylece kısmen aşılmış ve Beşikçi İskilip’ten okumak için, Ankara’ya gelmiştir. İlk sene Ulus- Doğan bey mahallesi Işıklar caddesindeki teyzesinin evinde, ikinci seneden itibaren okul bitinceye kadar, Siyasal yurdunda kalıyor. 

Burada Beşikçi istisnasını anlamak için, önemli olan bir noktaya değinmek istiyorum. Beşikçi ilerideki hayatında uzun süreler hiç zorlanmadan, hatta isteyerek, çok zor koşullarda yaşamıştır. 
Bir kaç örnek vermek gerekirse, askerliğini kendi isteğiyle Bitlis-Hakkâri de yapmış; etnografya çalışmaları için aylarca göçebe Alikan aşiretiyle birlikte göçmüş, zor şartlarda yıllarca yaşamıştır. 
Böyle bir hayatı tercih etmesinde ve bunu sürdürebilmesinde, taşra kökeninin ve gençliğinde yaşadığı zor şartların önemli etkisi olmuştur. Tipik bir "Anadolu çocuğu" olarak, kafasını koyduğu yerde uyuyabilmesi, börtü böcekten korkmaması, konfora düşkün olmaması vs. hiç şüphesiz ileriki yıllarda yaşadığı zor hayatta, kendisine yardımcı olmuştur. 

1962yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. 1965-1971 yılları arasında Erzurum'daki Atatürk Üniversitesi'nde asistanlık yaptı. Atatürk Üniversitesi'nde asistanlığı döneminde, doktora tezi olarak hazırladığı "Alikan Aşireti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme" alanında Türkiye'de yapılmış önemli sosyolojik bilimsel çalışmalardan biridir. 

İsmail Beşikçi’ye sorduğum üç ayrı soruya şu cevapları aldım: 
M.Y.1.İskilip in ekonomik ve kültürel olarak gelişmesi için neler yapılabilir? 

İs. Beşikçi- Turizm, ekonomik ve kültürel gelişmeyi sağlayabilir. Bunun için, eski İskilip evlerinin, konakların korunması, bazı tarihi yapıların korunması önemlidir. Bu güne kadar, turizm konusunda yanlış politikalar izlendiği, dikkatlerden uzak değildir. Kalenin eteğindeki kaya mezarlarına karşı yapılan muamele, turizm anlayışıyla hiç bağdaşmaz. Eski evlerin, konakların yıkılıp apartman yapılması da. 

M.Y.2- Genç kuşağa tavsiyeleriniz nelerdir? 

İs. Beşikçi- Önemli olan; ailelerin kendi çocuklarının iyi eğitim almalarını sağlamalarıdır. İyi eğitim alan gençler, ne yapacaklarına, nasıl yapacaklarına kendileri karar verebilir. 

M.Y.3- İskilip ten dışarıya olan göç, nasıl durdurulabilir? 

İs. Beşikçi- Göç ancak, sanayileşmekle durdurulur. Bölgede sınaî yatırımların artması istihdam sağlar. Ama böyle bir gelişme görülmüyor. Değil sınaî gelişme, tarımın gelişmesi için bile sağlıklı bir politika izlenmiyor. Hacıkarani’den hemen sonra, çayın kıyısında başlayan yol çalışması, çayın iki tarafındaki bağ-bahçe tarımını öldürmüştür. O alanlar, bugün atıldır. Yol, o alanlardaki bağ-bahçe tarımını öldürmeyecek şekilde planlanabilirdi. Rıhtım, bağ-bahçe tarımının gelişmesi yönünde planlanabilirdi. 

İsmail abiye bana ayırdığı zaman için teşekkür ediyor, kendisine sağlık ve sıhhatli ömür diliyorum. 

Mustafa Yolcu

Bu yazı 2235 defa okunmuştur .

Son Yazılar