Ahmet Nabi Kızmaz’ın kitabı çıktı

Ahmet Nabi Kızmaz'ın kitabı çıktı

İskilipliler Op.Dr. Ahmet Nabi Kızmaz'ı doktorların muayehane çalıştırdıkları dönemlerden hatırlar. Yılın belli dönemlerinde İstanbul'dan gelir bir kaç gün vatandaşı bedava muayene edip giderdi. Uzun yıllar halen çalıştığı İstanbul'da çalıştı. Bir dönem İstinye Devlet Hastanesi'nin başhekimliğini de yaptı. Dr. Kızmaz "Çiçekler karda da açar" adını verdiği mesleğinin ilk yıllarında ki "Yüksekova" anılarının anlatıldığı kitabı çıktı.

15 Ekim 2017 - 04:54 - Güncelleme: 15 Ekim 2017 - 05:31

Hemşerimiz Ahmet Nabi Kızmaz'ın anılarından oluşan "Çiçekler karda da açar" kitabı çıktı. Kitap yurdundan, D&R'dan İskilip'ten almak isteyenlerde Cevdet kitap kırtasiyeden temin edebilirler. Kitabın hazırlık dönemini daha önceki sohbetlerden biliyoruz. Tanıyanlar iyi bilir Ahmet Nabi Kızmaz, hemşeri canlısı insanları seven, ilgi gösteren ve yardımcı olmayı seven naif bir insandır. Dr.Kızmaz' gururla anlattığı "Yüksekova" yıllarını kitaplaştırmaya karar verdi. Aylarca üzerinde çalıştı. Kitap baskı aşamasına gelmişti ki eve hırsız girdi. Galiba 2005 yılıydı, hırsız yükte hafif paha da ağır ne varsa dememiş "Hoca"nın bilgisayarınıda götürmüştü. Tashih çalışmaları bitmiş ve baskıyı bekleyen kitap çalışması da bilgisayarla birlikte gitmişti. O günlerde Ahmet Nabi Kızmaz'ın nasıl üzüldüğünü hatırlıyoruz. Neyse ki Ahmet Nabi Kızmaz aradan geçen yıllar içerisinde eski notlardan parçaları birleştirmiş ve kitap basılmış. Hayırlı uğurlu olsun. 

 Kitapla ilgili bir değerlendirmeyi ise önce vatan yazarı Oğuz Çetinoğlu'ndan okuyalım  

İdealist Doktorun Doğu Anadolu Hâtıraları Kitabın yazarı Ahmet Nâbi Kızmaz 1968 kuşağı gençlerindendir. Kitabına, yazdıklarının ‘bir meydan okuma’ olduğunu söyleyerek başlıyor. Kime meydan okuduğunu da okuyucuyu merakta bırakmadan açıklıyor: Önce ‘câhilliğe!’ Sonra… Sonrası: Kitapta… Ortaokula başlayacağı gün, babasının hürmet ettiği kasaba eşrafından Hasan Efendi, ‘Oğlunu okut da mezarının başında saz çalsın’ diyerek câhilliğe mersiye yazmıştır. Baba, cevabını oğluna söyler: ‘Oğlum okumayacak da kim bu memlekete hizmet edecek?’ Mesaj alınmıştır. Okur ve doktor olur. İş, doktor diploması almakla bitmiyor. Arkadaşları ‘iyi bir yere tâyin’ için eşikler aşındırırken O, gönüllü olarak Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi’ne gitmek istediğini söyleyerek yeni evlendiği eşiyle birlikte yola koyulur.

İstanbul’dan Hakkâri’ye gidiş, Jonh Steinbeck’in (1902-1968) yazdığı ‘Gazap Üzümleri’ isimli, tuğla kalınlığındaki kitapta anlatılan yolculuktan daha meşakkatlidir. Buna rağmen şikâyetçi değildir. Bilir ki ‘şikâyetler mihneti, şükürler nimetleri artırır’. En büyük şansı da kendisi gibi idealist olan eşidir. Fakat heyhat! Cenab-ı Allah, bu idealist kullarını sanki imtihan etmektedir. Sabır ve tahammülleri, nimetleri değil; mihnetleri çileleri artırır. Onlar, bu imtihanı da ‘nimet’ olarak kabul edenlerdendir. Bilirler ki; hayatın her safhası imtihandır. Başarının mükâfatı mutlaka verilecektir.

Yazar, başından geçenleri yazmıyor, yakın bir dostuna, balayı günlerini anlatır gibi konuşuyor. Çok samîmi ve sâde ifâdeler kullanıyor. Mutluluğun tablosunu kelimelerle çiziyor. Nâzım Hikmet, ‘Saman Sarısı’ başlıklı şiirinde; canciğer dostu Abidin Dino’ya, ‘Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?’ diye soruyor. Takma kafa, çakma akıl ile ahkâm kesen solun bülbülleri, ‘Mutluluk’ isimli tabloların, Hikmetov’un isteği üzerine Abidin tarafından yapıldığı yalanını söyler dururlar. O tabloları, Amerikalı bayan ressam Diane Dengel (1939-2012) yapmıştır. Kızılcıklar bilmezler. Kimseciklerin de bilmeyeceklerini zannederler. Çakma akıl ile başka türlüsü de olamazdı ki…

Dr. Kızmaz’ın hoşuna gidecek bu gerçeği ifâde ettikten sonra kitaptaki gerçeklere dönebiliriz. Kitap âdetâ ‘idealist genç yetiştirme kılavuzu’ gibidir. Hiç kimsenin gitmek istemediği taşranın ücra ve mahrumiyetlerle dolu bir kasabasına gönüllü olarak gitmesinin bölge halkında oluşturduğu ilgiyi, sevgiyi ve saygıyı, daha çok çalışmak, daha iyi ve daha çok hizmet etmek için enerji deposu gibi kullandıkça işler kolaylaşır. Eşinden aldığı destekle genç doktor hizmete, ayaklarıyla koşarak değil, kanatlarıyla uçarak gitmektedir. İlk hasta, tedâvide ilk başarı, ilk ölüm ve ilk otopsi… kaderin kederle birleştiği anlar, insana ıstırap verse de tecrübe ve olgunluk kazandırır. Gönüllülerin, vatan-millet sevdalılarının azmini, 2 - 4 - 8 - 16 - 32 - 64 gibi… geometrik diziler hâlinde artırır. Kimilerinde olgunluk, kibirlenmeye dâvetiyeler çıkartabilir. Allah rızâsını kazanmak için yollara düşenleri, filozof; kâinatın ve cümle yaratıklarının sâhipsiz olduğunu zannedenleri de alkolik yapar. Kitapta yazılanlar, bir halk filozofunun incileridir.

Siz hiç lapa lapa kar yağarken iç çamaşırlarınızla buz kalıplarının küçük bir motorlu tekne gibi hızla akıp geçtiği azgın bir ırmağa girdiniz mi? Bırakınız böyle bir mâcerâyı yaşamayı, tahayyül ettiniz mi? Genç doktor, karşılaştığı bu ağır mecburiyet karşısında itiraz etmeyi bile düşünmemiş, gül bahçesine girer gibi, yüzme bilmediği halde iki kişinin desteği ile azgın sulara girmiş, engelleri aşarak hastasına ulaşmıştır.

Bu da ‘idealizm’ kavramının kelimelerle çizilmiş tablosudur. Bitti mi? Hayır! Ertesi gün ve daha ertesi gün yine âcil durumlar sebebiyle, yine kar kaplı kervan geçmez yollarda, kuş uçmaz tepelerdeki köylere yolculuklarvardır. Üçüncü gün bir doğum vak’ası için idealist doktorun idealist eşi de refâkat edecektir. ‘Yâr gönlüm seninledir. Çıkalım dağlara dağlara…’ türküsünü çığırarak. Bizim insanımız müşkülpesenttir: İş yapmazsanız kimseyi memnun edemezsiniz. İş yaptığınızda da herkesi memnun edemezsiniz. Gayrimemnunlar her toplumda vardır. Doktor onlarla da karşılaşır.

Doktorumuz, Ali Şîr Nevâî’nin ‘İş yapmak isteyen imkân bulur, yapmak istemeyen ise bahâne arar.’ Özdeyişini biliyor olmalı ki, hizmetlerini aksatmaz. Dr. Kızmaz, 13 X 19,5 santim ölçülerinde, 535 sayfalık eserinde, sanki katıldığı engelli(?!) maraton koşusunu anlatmakta, okuyucuyu da kendisi ile birlikte koşturmaktadır. Yorulduğunuzda, siz kitabı bir kenara bırakıp dinlenebilirsiniz. Doktor devam ediyordur. Zaman zaman geriye dönüşlerle 40 - 50 sene öncesinin Türkiye’sini, sosyal yaşayışını gözden geçirip özetliyor. Anlatılanların hemen hepsi, az veya çok farklarla, hepimizin yaşadığı hâdiseler… Anlaşılıyor: Yazar, bizden biri. Aynı durakta aynı istikamete gitmek üzere birlikte otobüs beklediklerimizden… Hayatla ölüm arasındaki mesâfenin milimetre, ölümle hayat arasındaki zaman aralığının da sâniye ölçüsünde olduğu bir ortamda, inançtan güç alan ümitler, çâresizlikten teslimiyete hazır düşünceleri mağlup etmeye çalışıyor. Dr. Ahmet Nâbi Kızmaz’ın ‘Anı Roman’ olarak vasıflandırdığı kitabının bir cümle ile özeti bu. Okumanız bir-iki gününüzü alır. Üzerinizdeki tesiri yıllar boyu devam eder.

Op. Dr. AHMET NABİ KIZMAZ: 1946 Yılında Bayat Dorukseki köyünde doğdu. İlkokul, ortaokul ve Liseyi Çorum’da okudu. İstanbul Üniversitesi, Çapa Tıp Fakültesi’nden 1971/1972  yılında mezun oldu. Gönüllü hekim olarak Hakkâri’de görev aldı. Askerliğini Gaziantep’te yaptı. Askerlikten sonra Çorum’un Bayat ilçesine Başhekim olarak tâyin edildi ve 2 yıl Kaymakamlığa vekâlet etti. Yaklaşık 1 yıl boyunca Almanya’nın Erlangen Üniversitesinde Cerrahî asistanlığı yaptı. Almanya’daki eğitimimi bittikten sonra Çorum sağlık müdür yardımcılığına tâyin edildi. O dönemin siyasî şartları sebebiyle Mardin Gercüş’e sürgün olarak ocak tabipliğine gönderildi. Cerrahi ihtisas imtihanını kazanarak İstanbul Kuledibi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne tâyin edildi. Tiroid hastalıkları ve cerrahisi konusunda TÜBİTAK kanalı ile dünya literatürünü taradı. Orijinal tez çalışmasını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Endokrin Nükleer Tıp ve Cerrahî kliniklerinde hazırladı. 1982 yılında ihtisasını tamamlayarak 2 yıl süre ile Karabük SSK hastanesinde Cerrah olarak mecburî hizmet görevinde bulundu. 1984 yılında İstanbul İstinye Devlet hastanesine Genel Cerrah daha sonra Başhekim yardımcısı olarak tâyin edildi. Yaklaşık 3 yıl Cerrahpaşa tıp Fakültesinde oluşturulan Yüksek Tiroid konseyine iştirak etti. Türkiye’nin en büyük guatr ameliyatlarından birini gerçekleştirdi. Bu alandaki çalışmalarına hâlen devam etmektedir. Terfi ettirilerek Haydarpaşa Numune Hastanesi Başhekim yardımcılığına tâyin edildi. Kendi isteği ile bir süre Taksim İlkyardım Hastanesi Cerrahî servisinde ve Sarıyer İsmail Akgün hastanesinde görev yaptı. Haydarpaşa Numune Hastanesi Başhekim Yardımcılığından İstanbul İstinye Devlet Hastanesi Başhekimliğine nakledildi. Yaklaşık 5 yıl, DETAM (Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü) kuruluşunda haftada 1 gün hayvan deneylerine katıldı. 2003 yılında kendi isteği ile devlet memurluğundan emekli oldu. Hâlen İstanbul’da bir özel hastanede meslekî faaliyetlerine devam etmektedir. Orta derecede İngilizce, iyi derecede Almanca bilmektedir.

Bu haber 62850 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Ebussud Efendi Sempozyumu dolu dolu geçti
Ebussud Efendi Sempozyumu dolu dolu geçti
İskilip'te
İskilip'te "Afet Bilinci" eğitimi düzenlendi