İskilip Eğitim- Bir –Sen’den açıklama

İskilip Eğitim- Bir –Sen’den açıklama

İskilip Eğitim Bir Sen Başkanı Murat KÖSE, performans değerlendirmesiyle  ilgili basın açıklaması yaptı.

08 Kasım 2017 - 20:02

Öğretmeni örseleyen her yaklaşımın karşısındayız

İskilip Eğitim-Bir-Sen Başkanı Murat KÖSE, öğretmene değer veren, onları gayretlendiren ve yüreklendiren ödül eksenli çalışmalar yapılması gerektiğini ifade ederek, “Eğitim çalışanlarının moral ve motivasyonunu bozan, onları örseleyen her tür çalışmanın karşısında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıracak, ayaklar altına alacak, öğretmeni örseleyecek hiçbir yaklaşıma taraf olmadık, olmayız” dedi.

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Murat KÖSE, Millî Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen performans değerlendirmesiyle ilgili sahaya sürdüğü yöntemin kabul edilebilecek bir tarafı olmadığını vurguladı. Eğitim-Bir-Sen olarak, bu konudaki kararlarını kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlatan KÖSE, “Öğretmeni kum torbasına çevirmenin, şamaroğlanına döndürmenin kimseye faydası yok ama böyle bir uygulamanın tüm ülkeye zarar vereceği muhakkak. Öğretmenin moral ve motivasyonunu düşürecek uygulamaların maliyeti yüksek olacaktır. Öğrencinin ve velinin öğretmene parmak sallamasını, öğretmenin yan yana durduğu arkadaşıyla karşı karşıya gelmesini ya da okul yönetiminin performans notu üzerinden öğretmene baskı yapmasını bu anlamda doğru bulmuyoruz. Bunlar tartışılmış, ortak akıldan geçirilmiş ve kabul katsayısı oluşturulmuş uygulamalar değil. Pilot uygulamaya ilişkin bütün kamu görevlilerinden, öğretmenlerden, ‘meslektaşımın notu yüzdür’ diyerek birbirlerine yüz vermesini ve böyle bir uygulamanın akim kalmasını istedik. Bu konuda duruşumuz nettir. Bakanlık, bu uygulamayı derhal geri çekmeli, bu tip zihni sinir projeleriyle öğretmenleri germekten de uzak durmalıdır. Öğretmene değer veren, öğretmeni merkeze alan, gayretlendiren ve yüreklendiren, ödül eksenli çalışmaların tamamını konuşmaya, tartışmaya varız. Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıracak, ayaklar altına alacak, öğretmeni hırpalayacak bir yaklaşıma kesinlikle taraf olmadık, olmayız” şeklinde konuştu.

 

 

                       Sürekli sınavdan geçiyoruz       

                                                                                                   

         Sınıfta akıtılan ter, öğretmenin performansının en büyük göstergesidir”

          “Öğretmenin kusuru yok, kusur eğitim politikalarından kaynaklanıyor.

“Öğrenciliğe başladığımızdan bu yana sürekli sınavdan geçiyoruz. Bütün sınavları başarıyla geçiyoruz ama hâlâ sınav getiriliyor önümüze” diyen KÖSE, “Öğretmenin kusuru yok, kusur eğitim politikalarından kaynaklanıyor. Öğretmen kadar denetlenebilir başka bir mekanizma yok. Bu nedenle, performans gibi göreceli, herhangi bir ölçü temeline dayanmayan ve kişilerin keyfi bir şekilde puanlama yapmasına son derece müsait bir uygulamaya karşıyız. Sınıfta ter akıtan bir öğretmeni çalışmadığı iddiasıyla yaftalamak yerine fedakârlığı ve başarısı görülmeyen öğretmenleri ödüllendirmek daha iyi bir kamu hizmetinin anahtarıdır. Öğretmen performans değerlendirmesiyle ilgili pilot uygulama başlatıldı. Biz de eylem kararı aldık. Bütün öğretmenlere yüz verelim, dememizin üç temel nedeni var. Birincisi, bu sistemin istenildiği gibi puanlamaya müsait olduğunun gösterilmesi; ikincisi, eğer benim öğretmenime bir değer biçilecekse bu tam puandır. Üçüncüsü de, bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir, böyle bir seçicilik olamaz. Bu sistemin hayata geçirilmemesi için elimizden geleni yapacağız. Sınıfta akıtılan ter, öğretmenin performansının en büyük göstergesidir” ifadelerini kullandı.

 

 

 Sorun öğretmen performansı değil, yanlış eğitim politikalarıdır

 

Millî Eğitim Bakanlığı, her başarısızlığın veya her olumsuz gidişin tek sorumlusunun öğretmen olduğu düşüncesinden vazgeçmeyeceğini 24 Ekim 2017 tarihinde bazı illere gönderdiği yazıyla bir kez daha ortaya koymuş oldu. Her seferinde alanda uygulayıcı olan öğretmenin performansını ölçmek isteyen anlayışın aldığı kararların sıhhati konusunda hiç düşünmemesi, sürekli her şeyden müstağni bir ruh haliyle hareket etmesi eğitimin en büyük sorunudur. Kaldı ki öğretmenlik, doğası itibarıyla sürekli denetime, eleştiriye ve değerlendirmeye açık bir meslektir. Bir öğretmen başarı ya da başarısızlık durumuyla sürekli yüzleşme içerisindedir. Asıl sıkıntı, başarısız olduğu halde hiçbir şekilde değerlendirmeye tabi tutulmayanların bulunmasıdır.

Son yıllarda özel sektör özentisiyle iş dünyasının dinamiklerini ve çalışma ilişkilerini kamuya aktarırsak, kamu hizmetinin niteliğinin artacağı şeklindeki ‘patron anlayışı’ bizim için bazı maceraları da beraberinde getirmektedir. Bu hatalı düşünce tarzının son örneği Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan Öğretmen Strateji Belgesi’ne yansımış, söz konusu belgede “bütün öğretmenler için zorunlu bir performans değerlendirme sisteminin geliştirilmesi” eylem hedefi yer almıştır.

Öğretmen Strateji Belgesi, taraflarca istişare edilip revize edilmeye muhtaç, yürütülebilirliği tartışmalı bir belgeyken, bakanlığın bunu pilot illerde seçilen okullarda alelacele uygulamaya koymaya çalışması asla kabul edilemez. Millî Eğitim Bakanlığı’nın aceleci ve plansız bir tavırla hukuki ve kanuni dayanağı olmayan, öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki bu gereksiz ısrarı, hatalara ve mağduriyetlere sebep olacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın performans ölçümü, başarı değerlendirmesi, rotasyon gibi konularda son on yıllık süreçte yaptığı hazırlıkları ve girişimleri biliyoruz. Bunların hepsinin tek ortak noktası, ilgili tarafların fikirlerinden ve paydaşların katkısından yoksunluktur. Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki öğretmenin mali ve sosyal haklarıyla ilgili özendirici başlıklarla ilgili hiçbir adım atılmamışken, performans konusunda acele adım atılmış olması da öğretmenler adına ayrıca düşündürücüdür. Bunların olmadığı bir zeminde başarıyı, performansı ölçme iddiası, başarı ilanı ya da başarısızlık ithamı yapmaya yönelik bir sistemi hayata geçirme aceleciliği artık alışkanlık haline gelmiş; her işin ya geri döndüğü ya atıl kaldığı ya da mahkemeye konu olduğu bir kaotik durum hasıl olmuştur.

Öğretmene not vererek değerlendirme çabası, daha önce farklı bir şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının sarsıldığı çok net bir şekilde görülmüştür. Mahkemelik olan bu tecrübeden istifade etmeyen, yaşananlardan ibret almayan, sahadan değil, masadan politika belirleyen bu anlayışın performansının değerlendirilmesi bugün eğitimin en büyük ihtiyacıdır.

Motivasyon üretmek yerine motivasyonu bitirmek anlamı taşıyan bir içerikle performans sistemi kurulacağını düşünmek hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralayacaktır.  Sınıfta ter akıtan bir öğretmeni çalışmadığı iddiasıyla yaftalamak yerine fedakârlığı ve başarısı görülmeyen bir öğretmeni bulup ödüllendirmek daha iyi bir kamu hizmetinin anahtarıdır. Bakanlık bu konuda ille de bir çalışma yapacaksa mahkeme kararlarıyla felç olan kariyer basamakları sistemini yeniden ele alarak başarılı olan öğretmenlere bir kariyer koridoru açmalıdır.

 

Sorun kamu görevlilerinde değil, bürokrasidedir

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’yla ilgili tartışmalara da değinen KÖSE, 657’nin değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir kanun olmadığını dile getirerek, “657’yi değiştirmekten kasıt, eğer iş güvencesi konusunu tahrip etmekse, bu anlamda kamu görevlilerini tedirgin etmekse, buna taraf olmadığımızı baştan ifade ettik ve bunu kırmızı çizgi olarak gördüğümüzü beyan ettik. Buradaki arayış, devletin hantal yapısına ilişkin bir çözüm üretmekse, bu konuda önerilerimiz var. Öncelikle kamu bürokrasisinden başlayarak, kamu bürokrasisinin hantal yapısına neşter vurarak bu işi çözebilirsiniz. Sorun, kamu bürokrasisinin tadil edilmemesinde, elden ve gözden geçirilmemesindedir. Kamudaki bürokratik sistemi bu anlamda gözden geçirmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

KÖSE, şunları söyledi: “Kamu bürokrasisini düzgün çalışacak şekilde kurguladığınız zaman kamu görevlilerini tedirgin etmenize gerek yok. Kamu görevlileri, amirlerinin verdiği görevi yapan kişilerdir. Amirler görevi vermiyorsa, işi yaptıramıyorsa, çalıştırmayı beceremiyorsa, bu anlamda amirleri rahatlatan bazı düzenekler ortaya konulmuşsa, o zaman bunun suçunu kamu görevlilerine yıkmak sağlıklı bir yaklaşım değil. Burada bu konu mutlaka ve mutlaka kamunun üst noktasından, bürokrasiden başlamalı. Bizim de yakındığımız nokta, bürokratik oligarşidir. Onun için kamu görevlilerini tedirgin etmemek gerekir. 657 konusunda yapılması gereken, kamu bürokrasisini yeniden dizayn etmek ve onları çalışabilir hale getirmektir.” Çünkü sorun, kamudaki bürokratik sistemin işleyişindedir. Kamu bürokrasisi işler hâle getirilirse, sorun kalmaz. Bizim de yakındığımız nokta, bürokratik oligarşidir.”

 

Toplu sözleşme sistemi değişmeli

Toplu sözleşme kanununun çözümsüzlük ürettiğini dile getiren KÖSE, “İşçilerin toplu sözleşme görüşmelerinde yetkili olan konfederasyon dışında muhatap bulunmuyor. Ancak memurların toplu sözleşmesinde yetkili olmayanlar da yasanın merhametiyle masada oturabiliyorlar. Zaten yetkili olmayanlar, kimseye hesap vermeyecekleri için alanı karıştırıyorlar. Bu sistemin değişmesi gerekiyor. ” değerlendirmesinde bulundu.

KÖSE, “Toplu görüşme denilen ve bizim bazen ironi olarak toplu gülüşme dediğimiz yasa o kaotik haliyle devam etti. Amir koltuğunda hükûmet, siz de ziyaretçi koltuğunda oturuyordunuz. Sonra toplu sözleşmeye geçildi. Bu hak geldikten sonra kazanımlar oluşmaya başladı. Ne alındıysa geride kalan 4 toplu sözleşmede alındı. Daha iyisi olabilir mi olabilir ama öncelikle bu sistemin değişmesi, toplu sözleşme kanununun uluslararası normlara uygun hale gelmesi gerekir” dedi.

Bu haber 6779 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
İskilip OSB'ye kimse inanmıyordu, şimdi yatırımcı talepleri artıyor
İskilip OSB'ye kimse inanmıyordu, şimdi yatırımcı talepleri...
Ahlatcı
Ahlatcı " Tosya yolunu en kısa sürede bitireceğiz"