BAYRAMDA NEYİ KURBAN ETMELİ?
Rüştü Köse

Rüştü Köse

BAYRAMDA NEYİ KURBAN ETMELİ?

31 Ağustos 2017 - 00:21 - Güncelleme: 10 Eylül 2017 - 20:25

Kurban Bayramı - adı üstünde yaklaşma/yakınlaşmaya vesile olan anlamında- yaklaştı. Rabbin rızasını kazanmak üzere kesilecek kurbanlar. Biliyoruz ki o kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacaktır.

“Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat sizden O’na ulaşan yalnızca O’na karşı gösterdiğiniz Takva/derin sorumluluk bilincidir. Böylece onları sizin yararınıza âmâde kıldı ki, size yol gösterdiğinden dolayı Allah’ın yüceliğini lâyıkıyla takdir edesiniz ve (sen Ey Peygamber,) iyileri (O’nun rızasına ermekle) müjdele!” Hac suresi 37. ayet

Kurban bayramı deyince neyi kurban etmeli sorusu anlamsız gibi durmaktadır. Evet, kabul. Ancak kitabımızdan öğrendiğimiz kadarıyla önce Hz. İsmail gibi “Kurban” olmak gerekmez mi?

En sevdiğini “Kurban” etmek gerekmez mi Hz. İbrahim gibi?

Ya da En sevdiğine En sevdiğini “kurban” olarak sunmak Habil’e mi has kılınmıştır?

İki kurbanın oğluyum diyen Hz. Muhammed gibi bütün benliğinle rabbe adanmak değil midir “kurban” olmak?

Sonuçta; Habil gibi ‘EN GÖZDE OLANI’, Hz İbrahim gibi ‘EN SEVDİĞİMİZİ’, Hz. İsmail gibi kendini ‘EN SEVDİĞİMİZE’, Hz Muhammed gibi varlığını ‘ADADIĞIN RABBE’ kurban edebilmek gayemiz olmalı.

Yani en sevdiğimize, canımızı adadığımıza tam bir teslimiyet içinde KURBAN’ı ibadet olarak sunmalıyız. Örfen yapmaktan öte, ihlas ve ihsan üzere olmalıyız. Bu nedenle hayatımızın her anında Allah rızası her şeyin üstünde olmalı ve O’nun sevgisi gözetilmelidir.

O halde Hac ibadetini gerçekleştiren bir mümin gibi yaşadığımız ‘An’ı İHRAMLI gibi geçirmeli, günümüzü ve yaşadığımız her yeri mukaddes bilmeliyiz. Nasıl ki ihrama girmiş bir mümin titiz ve teyakkuz halinde bir nevi TAKVA’nın üst düzeyini uygulaması gibi Rabbin rızasına uygun hareket edip yaptıklarımızı şeytan kurban etmemeliyiz.

Lakin ümmet coğrafyasına baktığımızda istediğimiz tabloyu göremiyoruz. İlk etapta; genel anlamda değerlendirirsek: öncelikle İmani hastalıklar sonrasında bundan neşet eden ahlaki hastalıklar yaptığımız tüm ibadetleri nasıl gölgeliyor, dualarımızın önüne nasıl geçiyorsa Kurban ibadetlerinin de önüne geçiyor maalesef.  

İmanın gereği olarak Müslümanlar birbirlerinin kardeşi olup sevmeleri gerekirken aksine diğer kardeşine nefret kusan toplumlar olduk. Allah-u Ekber nidalarıyla birbirlerini öldürüyor Müslümanım diyenler. Sıcak savaşın olmadığı bölgelerde ise manen katliamlar yapılıyor. Sanki cennette yer kalmamış gibi TEKFİR silahı çok kullanıyor maalesef.  

Sanki rabbimiz “Müminler birbirlerine karşı şefkatli ve merhametli, kâfirlere karşı şiddetli”(Fetih suresi 29.) ayetini “müminler kâfirlere karşı şefkatli, birbirlerine karşı şiddetli” olarak mı indirmiş acaba?!!!

Ümmet coğrafyası kan deryasına bulanmış, her taraf zulüm ve fesat dolu, mazlumların çoğunluğunu teşkil ettiği halde; her türlü problemlerini çözmüşler gibi çok ciddi ciddi tartışmanın dayanılmaz hafifliğiyle egoları tatmin tartışmaları maalesef sürüp gidiyor.(Yanlış anlaşılmasın, Müslümanlar tartışacak elbette ama ilim ortamlarında ve uygun zamanlarda tartışılsın ki ilerleme kaydedilsin. Ama rahmet üzere olup kin ve nefret uyandıran tartışmalardan uzak durmalıyız.)

Ahlaki zafiyetlere gelince; maalesef Müslümanlar olarak örnek ahlaka sahip değiliz. Egolar tavan yaptı, nefsi arzular azdı, hased ve kin aldı başını gitti, maddi istekler ve makamlar ihtiras kaynağı olup doymak bilmeyen mal tutkusuyla kimseyi tanımaz hale geldi.

Sonuçta, En sevdiğini En sevdiği varlık sebebi rabbine kurban edilecekken imani ve ahlaki hastalıklara kurban edilir oldu. Yani şeytanları sevindirir olduk…  

O halde ihtiraslarımızı, menfaatlerimizi bir kenara bırakıp Arakan da, Suriye de, Irak da ve diğer ümmet coğrafyasında yaşananlara bakıp ibret almalıyız. Çünkü dünya adaleti ve merhameti çok şiddetli bir şekilde arzuluyor. Tarih göstermiştir ki yeryüzündeki adalet ve huzuru tesis edecek ancak Müslümanlardır.(Hac suresi 40-41., Kasas suresi 5-6. Ayetler)

Rabbin rızasını kazanmak için samimiyet ve tam bir teslimiyetle kurbanlarımızı kesmeden önce tüm hastalıklarımızı bir kenara bırakmak zorundayız. İman edenlerin kardeş olduğunu, onları sevmemiz gerektiğini ve de tüm insanlara karşı asla adalet ve merhametten ayrılmayacağımızın bilinciyle Kurbanlarımızı sunmalıyız.

Bu bilinçten uzak olarak sunacağımız Kurbanlar bizi rabbimize yaklaştırmayacaktır. Bu minvaldeki kurbanları kurban etmiş oluruz, hırslarımıza ve zaafiyetlerimize….

Geliniz, kurbanlarımızı sunmadan önce şeytanı sevindiren her türlü hastalığımızı kurban edelim. Ki ayette geçen O’na ulaşan yalnızca O’na karşı gösterdiğiniz Takva/derin sorumluluk bilinci” ile rabbimizin rızasını kazanmayı mukaddes bir amaç kılalım.

Mazlum coğrafyalar başta olmak üzere tüm ümmetin bayramı huzurlu ve mübarek olacak şekilde bayramlar yapmamız dileğiyle bayramımız mübarek olsun!  

Bu yazı 4943 defa okunmuştur .

Son Yazılar