Prof.Dr.Abdulhaluk Çay
Mustafa Yolcu

Mustafa Yolcu

Prof.Dr.Abdulhaluk Çay

14 Mayıs 2012 - 17:44 - Güncelleme: 27 Kasım 2017 - 18:27

 14.05.2012 

 

MY- Haluk Bey bize kendinizi tanıtırmısınız.

23.12.1945 Tarihinde İskilip’te doğdum. Baba tarafım Çatlak dereden, efendi oğullarıdır. Ömer Efendi dedemdir. İsmail Çay babamdır. Anne tarafım Baha Bey mahallesinden, Gümrükçü oğullarından Nuriye hanımdır. Babam askerlik sonrası PTT memuru olmuş. Tayini Amasya ya çıktığından, Amasya ya taşınmışız.

Bir yaşından 8 yaşına kadar olan devrem Amasya da geçti. İlkokul bir- ikinci sınıfı Amasya da okuduktan sonra, Çoruma tayin olduk. Gazi Paşa İlkokulunda dördüncü sınıftan itibaren eğitimime devam ettim.  1957 de ortaokula Amasya da başladım.

Erdoğan İnal, Mehmet Kale, İsmet Kasımcan, Mehmet Köse, Mustafa Namlı ortaokuldan arkadaşlarımdı. Geniş bir arkadaş çevremiz vardı. Başarılı bir öğrenci olduğumu söylerler.

1960 Yılında Lise birinci sınıfı Çorumda okudum. Tayinimiz Amasya ya çıkınca Lise iki ve üçüncü sınıfı 1961- 1963 Yıllarında Amasya da okuyarak bitirdim.  Liseyi bitirdikten sonra, aynı yıl babamın tayini İstanbul Beylerbeyi PTT. Çıktı.   İstanbul a taşındık. Edebiyat fakültesini kazandım.

1963 yılından (1974- 1975 yılları dışında) 1980 yılına kadar, İstanbul da kaldım. Bir yandan çalışarak, bir yandan okudum.

Okul yıllarında fikir hareketleri önemli idi. 1961 Anayasasının verdiği özgürlük ortamını, aydınlarımız hazmedemedi. Bu anayasa en demokratik anayasaydı. Ülkede kutuplaşma oldu. Bizde kendi yerimizi bulduk.1967 Yılında Kadıköy Türkçüler Derneği başkanı oldum. Bu devrede ben; fikir adamı Nihal Atsız, Nejdet Sancar, Necip Fazıl Kısakürek ile tanıştım. Seminer ve konferanslarına katıldım.

1967 Yılında Taha Akyol gurubu ÇKMP gençlik kolları başkanlığından çekilince, ben başkan oldum. Başkanlık 1969 kadar sürdü. Adana kongresinde MHP de bir kopma oldu.  Türkçü gurup olan bizler MHP den çekildik.

1970 Yılında okul bitti. Doktora sınavını kazandım. 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde, Umumi Türk Tarihi Kürsüsünde başladığım doktora çalışmasını, pekiyi derece ile tamamladım. Okullardaki boykotlar ve huzursuzluk nedeni ile İstanbul’daki yaşama şartları zorlaşınca, öğretmenlik yapmaya karar verdim.

Öğretmenliğe müracaat ettiğimde listede, İskilip Lisesinde tarih öğretmenliğinde boş kadro vardı. Bende bu kadroya müracaat ederek, 1973 yılında İskilip Lisesi'nde Tarih Öğretmenliği ile meslek hayatına başladım. 1975 Yılı sonuna kadar, İskilip’te görev yaptım. 1975 yılı Haziran-Ekim döneminde Polatlı Top ve Füze Yedek subay Okulu'nda kısa devre askerlik görevini yaparak, 1976 Şubat ayında İstanbul Ortaköy Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler grubuna, tarih öğretmeni olarak atandım. Aynı yıl Müdür yardımcılığı görevine getirildim. Bu görevde 1978 haziran ayına kadar kaldım.

Ortaköy Eğitim Enstitüsü görevim sırasında, üç defa teftiş geçirdim. CHP iktidarı beni görevden almak istiyordu. Bir teftişimde gelen müfettiş bana; utanç verici bir soru olarak “inkılâp Tarihi dersinde, Atatürk ün nutkunu neden ödev olarak verdin.” Diye sordu. Bende cevap olarak “ Türkiye Cumhuriyetinin Milli Eğitim Müfettişi, bana böyle bir soru soramaz. Sorunuzu cevaplamıyorum .” dedim. Ben Eğitim Enstitüsünün, tek doktoralı öğretmeni idim. Buna rağmen beni görevden almak istiyorlardı. Daha sonraki yıllarda, Bülent Ecevit’le aynı kabinede birlikte çalışırken, kendisine bu durumu aktardım. Ecevit hayret etti. Böyle soru nasıl sorulur dedi.  Eğitim Enstitülerinden iki yıllık okul mezunlarını ilk biz mezun ettik.
1978 Eylül -1980 Ocağı tarihleri arasında İstanbul Eyüp Lisesi'nde, Ocak-Mart 1980 tarihleri arasında; Üsküdar Kız Lisesi Müdür Yardımcılığı ve tarih öğretmenliği görevlerinde bulundum. 1980 yılı Mart-Haziran aylarında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler grubu öğretim üyeliği ve müdür yardımcılığı görevine getirildim.

 

Hacettepe Üniversitesinde görev almak için, dilekçe ile başvurmuştum. Okuldan beni arayarak, göreve başlamamı istediler. 29 Haziran 1980 tarihinde, Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü öğretim görevliliğine getirildim. YÖK Yasası'nın çıkmasından sonra, adı Edebiyat Fakültesi olarak değişen aynı Fakültenin Tarih Bölümü'nde, yardımcı doçentliğe yükseltildim. 1984 tarihinde "Sultan II. Kılıç Aslan ve Zamanı" adlı tez ile doçent olmuştum. 1989 tarihinde Profesörlüğe yükseldim

12 Eylül döneminden sonra Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nda, 1983 yılından 1993 yılına kadar, Ermeni, Kürt meselesi, Türk Dünyası üzerine uzman ve daha sonra müşavir olarak görev yaptım. 1993 Haziranına kadar bu görev sürdü.

 1994-1995 yıllarında, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü görevine getirildim. Yine 1991-1995 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu Asli üyesi olarak seçildim.

24 Aralık 1995 tarihinde yapılan Milletvekilliği Genel Seçiminde, MHP'den Gaziantep birinci sıra milletvekili adayı oldum. Kürt dosyası kitabımdan dolayı, Refah Partililer, Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler, Hüseyin Üzmez aleyhimde korkunç iftiralar ile kampanya başlatarak hedef gösterdiler. MHP'nin ülke barajını aşamaması sebebiyle, 43000 oy almama, seçilmiş milletvekili olmama rağmen TBMM'ye giremedim.


Seçimlerden bir gün sonra Gaziantepli gazeteciler bana “secim sonucu hakkında ne düşündüğümü “ sordular. Bende” Buraya kahraman Çorumlu olarak geldim, Gazi Antepli olarak gidiyorum.” dedim. Ertesi günü benim bu sözümü gazetelerinin baş manşetine çektiler.
 
1993 yılında Türkeş beyin isteği üzerine TÜDEV kurduk ve buranın genel sekreterliğini yürüttüm. Türkeş beyin vefatından sonrada genel başkanlığı görevini yürütüyorum.

 

Üniversite elemanlarının siyasi partilerin üst yönetiminde yer almasını sağlayan kanunun kabulünden sonra, MHP'ne üye oldum. 23 Kasım 1997 tarihli MHP Genel Kurulunda, kongre başkanlığı yaptım ve MHP Merkez Yürütme Kurulu'na seçildim. MYK toplantısı sonrasında, MHP Divan Üyeliğine ve Divanda'da MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildim.

1999 Yılında yapılacak olan seçim nedeni ile emekliliğimi istedim ve emekli oldum. Seçimlerde Çorumda çok güzel çalışma yaptık. Milliyetçi Hareket Partisi Çorum da, tarihinin en fazla oyunu aldı. 96000 Oy aldık. 28 Nisan 1999 seçimlerinde, MHP'den Çorum Milletvekili seçildim. Türk Dünyasından sorumlu Devlet Bakanı oldum.

Bahçeli ile olan ihtilafımın sebebi; bakan olan arkadaşların, diğer bakan arkadaşının icraatları hakkında bilgisi yoktu. Bakanlar birbirinden uzak, milletvekilleri halktan, teşkilattan uzak bir pozisyon yaratıldı. Ben bunu dile getirerek; bakan arkadaşların 15 dakika bile olsa bakan arkadaşlarına, icraatları hakkında bilgi vermesini istedim. Bu olmadı. Teşkilatın bilgi sahibi olması sağlanmadı.

Kazakistan da 1970 Yılında başlayan, Ahmet Yesevi külliyesinin yapımı konusu var. Bu türbeye 16 milyon dolar harcanmış, inşaatın %70 bitmişti. 10 yıldır inşaat devam ediyor. Kazak Türkleri arasında “Türkler verdiği sözde durmaz.” Sözü hâkim olmuş. Külliyenin tamamen bitmesi için sekiz milyon dolar istenilen inşaatı, 1,2 milyon dolar harcayarak bitirdim. Külliyenin açılışına Bahçeli gelmedi. Sezerle birlikte gittik. İskilip belediye başkanı, Çorum belediye başkanı, Çorum milletvekillerini açılışa davet ettim. Gelip gördüler. Ahmet Yesevi bizim için, Türk İslam dünyasının tarikat ve mezhebinin piridir. Bütün tarikatların manevi önderi Ahmet Yesevidir.

2001 yılında, Orhun anıtlarında arkeolojik kazı yaptırdım.  Cumhuriyet tarihinde ilk defa; ülke sınırları dışında, üç yıl arkeolojik kazı yapıldı. Bilge kağanın hanımına ait, 4500 tane altın ve gümüş hazine bulundu. Burada bulunan anıt mezarların birebir kopyası yapılarak, asılları müzeye alındı. Kopyaları dışarıda sergilendi.

TİKA kanununu ben çıkardım. Türk Cumhuriyetlerine ait çok güzel çalışmalar oldu. Ülkemize 28000 tane Türk Dünyasından öğrenci gelip, ülkemiz üniversitelerinde okudu. Bunların 3-5 bini mezun oldu. Burada mezun olan çocuklar, şimdi ülkeleri yönetimde bir yerlere geldiler. Türkiye ile entegrasyonu güçlendirmek için çok güzel çalışmalar yapıldı.

1993 Yılında Türkeş beyle beraber başlattığımız, Türk kurultaylarından 9. Kurultayı yapmaya çalıştık. Sayın Bahçeli; Türkmenistan da beraber olduğumuz zaman kurultayın ödenek kararını imzalayacağını söyledi. Türkiye ye döndükten sonra, ödenek konusundaki kararı imzalamadı. Ama Noel Baba şenlikleri ile ilgili kararı imzaladı.

Bu kurultay ile ilgili Demirel in girişimi ile sponsor bulundu. 1999 yılı 23 Aralık ta, Polat rezonansta bu kurultayı gerçekleştirdik. Kurultay dönüşü, Bahçelinin isteği üzerine görevden alındım.

Görevimin başında iken, Çankırı- İskilip- çorumu birbirine bağlayacak demiryolu yapılması için teşebbüse geçtim. Ulaştırma bakanlığınca bu konuda proje çalışmalarına başlanarak, bir yere kadar gelindi. Görevden alındığımda; hem bu proje iptal edildi, hemde benim vasıtam ile göreve gelen İskilipli hemşerilerim, mevcut yerlerinden alınarak başka yere tayin edildi.

MY- Küçüklüğünüzde size okuma alışkanlığını kim verdi.

İlkokul 2. sınıfta “Barbaros Hayrettin geliyor, Yavuz Sultan Selim ağlıyor” adlı Feridun Fazıl Tülbetcinin kitaplarını okudum. Babamla PTT de çalışan Adil çavuş vardı. Bu kitapları o temin etmiş. Kitapları ben onlara okurdum. Adil çavuş, ben kitap okurken ağlardı. Buradan bende kitap okuma zevki oluştu. İlkokulda Emin hoca tarih dersini, bana anlattırırdı.

Önceden İskilip’te iyi bir aile dayanışması vardı. Elektrikler gece 11 de kesilirdi. Akrabaların evlerinde toplanılır, kadınlar kendi aralarında oyunlar oynardı. Bende onlara çeşitli kitaplar okurdum.

İskilip’te aşçı Mori vardı. Aşcı Mori 31 Mart hadisesinin olduğu zamanda, İstanbul da askermiş. Bunların birliği 31 ayaklanması hadisesine destek vermemiş. Abdülhamit in hallinden sonra, birliklerini ceza olarak Makedonya ya sürmüşler. Aşçı Mori Makedonya lokantalarında, oranın yemeklerinin yapılmasını öğrenmiş. İskilip’e Döndükten sonra lokanta da, orada öğrendiği yemekleri yapmış. Ramazanda demirciler çarşısındaki Hüsnünün kahvesinde; 30 gün boyu iftardan sahura kadar hikâye, masal, fıkra anlatırdı. Bende bazı akşamları oraya gider, onu dinlerdim. Aşcı Morinin anlattıklarının banta alınmasını çok istedim. Ama bu gercekleşmedi. Kütüphaneye gider orada kitap okurduk. Akşam beş olunca bizi kütüphaneden zorla çıkartırlardı.

Evimizin önünde ağaç vardı. Bu ağaçtan dal kestim. O sırada yoldan eşeği ile geçen birisi beni yanına çağırdı ve dalı niye kestin diye tokat yapıştırdı. Bir şey diyemedim. O zamanlar toplum murakabesi vardı. Durumu aileme bildirsem, bir tokatta onlardan yerdim.

MY- Devletin içinden gelmiş olan birisi olarak soruyorum. Türkiye’nin derin devleti varmı?

Hayır, Türkiye’nin hiçbir zaman derin devleti olmadı. Ama başka ülkelerin derin devletlerinin, ülkemizde faaliyetleri oldu.  Nato ya girmeden, biz ülkemizde uçak üretiyorduk. Bazı silahları üretiyorduk. Amerika bu üretimleri durdurmamızı, bize bunları daha ucuza kendisinin vereceğini söyledi. Bu üretimleri durdurduk. Neticede teknolojik olarak geri kaldık. O üretim devam etseydi, şimdi daha ileri konumda olurduk.

MY- Kürtçülük hadisesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kürtlerin nüfus meselesi var. Bunlar nüfusunu ne kadar abartırlarsa abartsınlar, Kürt nüfusu ülke nüfusunun % 10 ancak yer alırlar. Bu nüfusunda büyük bir kısmı, Türklerle evlilik yaparak akraba olmuşlardır. Ayrılmaya yönelik faaliyet yürütenlerin sayısı cüzidir. Bunların dil birliği yoktur. Suriye’deki, Iraktaki, İran’daki, Beyrut’taki Kürtlerin dilleri ayrı ayrıdır. Nitekim PKK Lübnan’daki kamplarında, Türkçe eğitim vermiştir.  Fakat bunların arkasında yer alan İngilizler bunlara, tarihin değişik dönemlerinde değişik görev biçmiştir. Özal döneminde başlayan politika ile teşvik adına bu bölgeye verilen krediler, Ankara da İstanbul da, sahillerde yatırıma dönüşmüştür. Böylece Kürtlerin elinde sermaye birikimi sağlanmaktadır. Bu yanlışlık yine devam etmektedir.

MY- İskilipli yeni kuşağa ne iletmek istersiniz.

İskiliplilerin; yeni yetişen aydın kuşağına sahip çıkması gerekir. Yazarçizer takımı ile öğretim görevlisi olmuş birçok gençlerimiz var. Bunlara sahip olup, bunları gençlere örnek olması için tanıtmamız gerekiyor. Yazılı eserlerinin basımı konusunda, yardımcı olmamız gerekiyor. Bu gün Çankırı’da, Kırşehir’de ahilik geleneği uygulanıyor. Bizde bunlar 60 yıl önce vardı. Arasta ağalarımız vardı.  Bizde usta, kalfa, çırak geleneği vardı. Biz bunları kaybettik. Kobi geleneği devam ettirilebilirdi. İskilip’te üretilen mallar, Madein Germany damgası vurularak İskilip’e geri geliyordu. Şimdi İki kardeş bile İskilip’te yan yana gelip, ortaklık yapamıyor. Ceviz kütüklerimiz kesilerek, cevizcilik bitirildi. İskilip’in cevizi dünya çapında ünlü idi. Nahçivan da ve Kıbrıs ta ceviz reçeli yapıyorlar. İskilip’te sanatkârlığı öldürdük. Bağ bahçeciliği öldürdük. Bunları yeniden ayağa kaldırmamız gerekiyor.

MY- Abdul Haluk beye, bize verdiği bilgiler için teşekkür ediyoruz.

 

 

 

 

Bu yazı 2060 defa okunmuştur .

Son Yazılar