İlim ve Hilim Beldesi
Ahmet Hamdi Ertekin

Ahmet Hamdi Ertekin

YİVLİK

İlim ve Hilim Beldesi

15 Şubat 1988 - 21:06

Yazımızın başlığı meşhur Evliya Çelebi’nin İskilip hakkında ki övgü dolu yazılarından alınmıştır. Evliya Çelebi,1611 yılında İstanbul’da doğmuş, tahminen 1682 yılında vefat etmiştir. 71 yıllık ömrünün 50 senesini gördüğü sadık bir rüya üzerine seyahatle geçirmiş ve müşahedelerini yazarak tarihimize ışık tutmuştur. Bu değerli rüyasının özeti şöyledir: İstanbul’da Ahi Çelebi Camiinde peygamberler, sahabeler, veliler ve şehitlerden oluşan kalabalık bir cemaate Peygamber Efendimiz sabah namazını kıldırmış, namazın sonunda cemaate karşı yöneldiğinde Evliya Çelebi, efendimizin huzuruna varıp heyecanla” Şefaat ya Resülallah “ diyeceği yerde, şaşırarak” seyahat ya Resülallah “ deyivermiş. Efendimiz gülümseyerek Seyahat ve şefaate nailiyetinin tebrik etmiştir. Sonra orada ki değerli cemaatin ellerini öperek hayır dualarını almış, seyahatleri esnasında gördüklerini yazması hususunda kendisine tembihat yapılmıştır. Rüyasını tabir eden âlimlerin babası Derviş Mehmet Zıllî Efendi’nin ve ayrıca 12 Şeyhin izni ve tavsiyeleri ile Seyahate ve gördüklerini yazmaya başlamıştır. Önce İstanbul ve çevresini dolaşmış, sonra Trabzon, Kırım ve Girit seferlerine katılmış, Anadolu’yu gezerek Erzurum, Azerbaycan ve Gürcistan’a kadar uzanmıştır. Ayrıca Mürteza Paşa ile Şam’a gidince Suriye ve Filistin’i görmüş, sonra vergi toplama bahanesi ile Anadolu’nun pek çok yerlerini gezmiştir.

Melek Ahmet Paşa ile Van’a gitmiş, oradan İran ve Irak’ın bazı yerlerini gezmiş, Bağdat’ı görmüştür. Sonra Bulgaristan ,Romanya,Macaristan,Yugoslavya ve Avusturya’dan geçerek Viyana’ya kadar uzanmıştır. Alman imparatorundan aldığı pasaport ile Almanya,İspanya,Hollanda ve Danimarka’yı bile gezdiği rivayet edilir. Kırım’dan kara yolu ile Kafkasya’ya geçmiş, Dağıstan’ı Hazar kıyılarını dolaşmıştır. Daha sonra Girit ,Yunanistan ve Arnavutluk’u gezerek ,Sakız, Sisam ,Rodos adalarını görmüş, Şam yoluyla hacca gitmiştir. Oradan Mısır hacılarıyla birlikte Mısır’a geçmiş, Mısır’da 9 yıl kadar kalarak çevreyi dolaşmış, Sudan ve Habeşistan’ı gezmiştir. Evliya Çelebi, bu uzun ve yorucu seyahatleri esnasında tahminen 1648-1649 tarihleri arasında Mürteza Paşa ile birlikte İskilip’e uğramış ve bize o zaman ki İskilip hakkında en güzel bilgiyi vermiştir. Şimdi aslı 10 cilt olup,6 cilt halinde basılan Evliya Çelebi Seyahatnamesinin 3.cildinin 241.sayfasından ilgili bölümü kısmen sadeleştirerek birlikte okuyalım: “İskilip’in uleması gayet çok olmakla her camiinde medrese ve müderrisleri, talebeden müsannıfları vardır. Burası zevk ve heva yeri olmayıp, İLİM VE HİLİM BELDESİDİR. Reşit, necip çocukları,300 kadar hafızı ve Kur’an’ı ve 40adet ebcet okuyan çocuk mektebi vardır. Büyük çarşısı, kapalı çarşısı yoktur. Çarşıları da sair şehir çarşıları gibi müzeyyen ve muntazam değildir. Türk şehri ise de halkı umumiyetle halktan münzevi (çekingen)dir. Hatta Mürteza Paşa Efendimizi kondurmamak murat ettilerse de Paşa reayasına (Adamlarına)rağmen 3 gün kalarak meccanen yiyip, kondu, göçtü.” Ünlü seyyahımız, 340 sene önceki İskilip halkının genel karakterini, kendine has üslubu ile ne güzel dile getirmiştir. Aradan geçen uzun yıllar halkımızın bu temiz seciyesini ve yüce değerini tahrip edememiştir. Gerçekten İskilip, son zamanlarda bütün dünyayı saran iman zaafı ,ahlak buhranı ve manevi bunalımdan en az zararla kurtulan nadir yerleşim merkezlerinden biridir. Şimdi 340 sene önceki İskilip’le bugün ki İskilip arasında ki yakın benzerliği görmeye çalışalım: O zaman uleması gayet çok olan İskilip’in her camiinde medrese ve müderrisleri varmış. Şimdi ise İskilip’in 30 camisi ve camilerin yeter sayıda cemaati vardır. Ayrıca her camii, birer Kur’an kursu halinde hizmet vermekte ,cami görevlilerimiz çocuklarımıza Kur’an öğretmekle resmen mükellef bulunmaktadırlar. O zaman ki İskilip” zevk ve heva yeri olmayıp, İLİM VE HİLİM BELDESİ” imiş. Şimdi içki ve uyuşturucu bağımlısı, kumar ve sefahat düşkünü kimseler yok denecek kadar az olup, bilgili, anlayışlı, geçim ehli, yumuşak huylu ,efendi insanlar oldukça çoktur. O zaman İskilip’in (reşit, necip çocukları,300 kadar hafızı Kur’an’ı varmış.) şimdide aklı başında olgun, çalışkan, başarılı temiz çocuklarımız ve gençlerimiz oldukça çoktur. Orta öğrenim gören, yüksek tahsile devam eden çok sayıda gencimiz gelecek için büyük ümitler vaat etmektedir. Ayrıca halen müftülüğümüzde görevli veya emekli 20 den fazla Hafızımız vardır ki, bunların hemen hepsi hatimle teravih kıldıracak kadar kuvvetli hafızlarımızdır. Yeni yetişen gençlerimiz arasında da çok sayıda hafızımız bulunmaktadır. O zaman İskilip’in çarşıları müzeyyen ve muntazam değilmiş. Halkı umumiyetle halktan münzevi yaşarmış. Şimdi ki durumda bundan pek farklı değildir. Çarşılar hâlâ müzeyyen ve muntazam olamamış, halkımızda çekingenlikten kurtulamamıştır. İş adamlarımız sermaye ve iş güçlerini birleştirmek suretiyle büyük yatırım hamleleri yapmaktan çok uzaktır. Çizsu ve Ulaş tuğla fabrikası gibi birkaç talihsiz girişimler bütün ümitleri temelinden yıkmıştır. Çekingen halkımız bu acı denemeler karşısında daha çok içine kapanmış, devlet desteğinden de ümidini kesme noktasına varmıştır. Siyasetçilerimiz ,idarecilerimiz, aydınlarımız, iş adamlarımız el birliği ile çözüm yolu aramalı. Devletin ortaklığı veya desteği ile yeni iş imkânları aranmalı, temiz halkımız pasiflikten kurtarılıp atağa geçirilmelidir. Halkımız gelenek ve göreneklerine bağlıdır. Giyim-kuşam, yeme içme, konuşma, misafir ağırlama, düşkünleri koruma, yangın ve benzeri afetlere karşı birleşme, hasta ve cenazelerle ilgilenme gibi nice iyi şeylerde geçmişimizin güzel hasletleri yaşanmaktadır. Aile yapımız, komşuluk, akrabalık, arkadaşlık, meslektaşlık bağlarımız kuvvetlidir. Dine, ilme, âlimlere, büyüklere saygımız çok büyüktür. Halkımız genelde geçim ehli, iyi huylu, vakarlı, alçak gönüllü, merhametlidir. Anarşi, hainlik, canilik, dövüş, kavga, hilekârlık ve benzeri gayri ahlakı davranışlar yok gibidir. Son zamanlarda şüyu bulan zina, livata, hırsızlık söylentileri abartıldığı kadar çok değildir. Birkaç kendini bilmez cahil insanın çirkin hareketlerini umume teşmil etmek doğru olmasa gerektir. Temiz ülkemize söz getiren dedi-kodu, hasetlik, fesatlık gibi kötü ameller dar bölgelerin kaçınılmaz hastalıklarındandır. Elbette ilçemizde bu hastalıktan etkilenmekte ,halkımızın ak alnına bu yüzden kara leke sürülmektedir. İnşallah asaletli halkımız bu huylardan da arınarak layık olduğu şerefe hiç lekesiz ulaşacaktır. Kusursuz bir cemiyet bulmak mümkün değildir. Peygamberimizin zamanında münafıklar, müşrikler bulunuyordu. Asıl olan kötülüğün tamamen kaldırılması değil, en aza indirilmesidir. Biz İskilip’in böyle olmasını istiyor, buna namzet olduğunu söylüyor, geçmişin, günümüzün ve geleceğin örnek ilçesi olması ile iftihar ediyor, İskilipli olmaktan kıvanç duyuyoruz.

(Yivlik Köşesi) 15 Şubat 1988 / Yıl: 1 / Sayı: 11

Bu yazı 3563 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar