KAYMAKAMIN HATIRALARI


KAYMAKAMIN HATIRALARI

1-Egenin şirin bir ilçesine, Kaymakam olarak gelmiştim. İlçeyi yeni 
tanıyordum. Bir gurup hanım Kaymakamlığa gelerek, benimle görüşmek istemişler. Kendilerini kabul ettim ve odama geldiler. Yer gösterdim oturdular. İçlerinden birisi söz alarak- “Kaymakam Bey, ilçemize her yıl çadırları ile halkacılar gelir. Burada kumar ve kadın ile, bir yılda tarlada çalışarak elde ettiğimiz ürünlerin parasını, bir hafta da kocalarımızın elinden alıyorlar. Sonra’ da biz, ihtiyaçlarımızı karşılayamayıp, sıkıntı içine giriyoruz. Ne olur bizi ve kazamızı bunlardan kurtar.” Dediler.

Konuyu incelettim, doğru imiş. İşin içinde’ de iş varmış! Halkacıların patronunu kaymakamlığa çağırttım. Ne iş yaptıklarını, nasıl para kazandıklarını sordum. Kendilerine toz kondurmadan yaptıkları işi anlattı. Bir hafta içinde, çadırlarını toplayıp, kazadan ayrılmaları talimatını verdim. Adam şaşırdı kaldı. Beyim yapma, bizi gönderme. Ne istersen onu yapayım dediyse de, hayır gideceksiniz dedim. 

Ertesi günü bir bayanın, benimle görüşmek istediğini bildirdiler. Kabul ettim.  Üzeri çarşaflı bir bayan, odamdan içeri girdi. Üzerindeki çarşafı çıkardı. Çok güzel bir hanımdı. Bana- “Beyim ne istersen, onu yapacağım.” Dedi. Sen kimsin, seni kim gönderdi?” diye sorduğumda, halkacıların sahibinin gönderdiğini, ilçede kalmak istediklerini söyledi.  Zile basıp görevliyi çağırarak, bu kadını göndermelerini, bir daha odama  almamalarını bildirdim.

Üçüncü gün halkacıların patronu odama gelip- “Kaymakam Bey, ben bunca yer dolaştım. Sizin gibi lafının eri biriyle karşılaşmadım. Toplanmaya başladık, hafta sonu ilçeden ayrılacağız.” Dedi. Meğerse bunlar burada, idareden birilerinin desteği ile kalıyorlarmış. Görev yaptığım ilçemi, bu kötülükten böylece kurtarmış oldum.

2- Soma ilçesinde Kaymakamdım. Bir gün polisin, 13 yaşlarında bir çocuğu adliyeye götürdüğünü gördüm. Görevliyi çağırıp, çocuğu ve polisi odama getirmelerini söyledim.

Çocuğu odama getirince, “Bu çocuk ne yaptı’ da adliyeye götürüyorsun.” Didim.
Polis- “Efendim bir marketten çikolata çalmış. Yakalamışlar, şikâyet üzerine adliyeye getirdik.” Dedi. 
Bende- “Bir çikolata aldı diye, bu yaşta bir çocuk mahkemeye verilir mi? Bırakın gitsin.” dedim. 
Polis- “Efendim market sahibi şikâyetçi. Bırakamayız.” Dedi.

Bunun üzerine market sahibini çağırttım. Şikayetini geri almasını isteyerek, bu yaştaki çocuk mahkemeye verilir mi. Marketinden bir çikolata alıp, yakalamış olabilirsin. O zaman kulağını çekip, ikaz etmeliydin. Doğru yolu göstermeliydin dedim. Bunun üzerine marketçi, şikayetini geri aldı. 

Çocuğu oturttum, önce ona çikolata ikram ettim. Karşıma alıp-“Evladım, bir daha canın çikolata çekerse, benim yanıma gel. Ben sana çikolata veririm. İnşallah sende okur, büyük insan olursun.” Dedim. Evine gönderdim.

Aradan yıllar geçti. Bir ilde Vali Yardımcısıyım. Odama birisi gelip, elimi öpmek istedi. Bende teşekkür edip, oturacak yer gösterdim. 

Bana- “Valim beni tanıdın mı? “diye sorunca, tanımadığımı söyledim. Valim ben, Soma da marketten çikolata çalan çocuğum dedi. Şaşırmıştım, şimdi ne yapıyorsun diye sorunca- “ben buradaki şeker fabrikasında ziraat mühendisi olarak çalışıyorum. Sizin ilimizde görev yaptığınızı öğrendim. Sizin sayenizde bu yerlere geldim. Sizi hiç unutamadım Teşekkür etmeye geldim.” Dedi. 

İçimden Allaha şükrettim. Bu insanı kaybetmeyip, kazanmıştık. 

Mustafa Yolcu- 20.01.2020