ÇORUM LİSESİ 1954- 1958


İsmail Beşikçi hemşerimizin, bu nostalji dolu yazısını sizlerle paylaşıyorum. Yazıda Çorum Lisesi, Çorum’a dair birçok konu anlatılıyor. Unutulanları yeniden hatırlamak, unutulmamasını sağlamak ne güzel. O yıllarda yaşanılan güçlükler ile, şimdi bol bulunan imkanları karşılaştırdığımız’ da, şükretmemiz gereken ne kadar çok şey var, onu hatırlamış oluyoruz.

ÇORUM LİSESİ 1954-1958

Liseye 1954-1955 öğrenim yılında kaydoldum. O yıl ortaokulu bitiren arkadaşların birçoğu liseye kayıt yaptırıyordu.  Aynı yıl Çorum’da İlk öğretmen Okulu açıldı.  Bu arkadaşların bir kısmı İlk öğretmen Okulu’na kayıt yaptırdı. Orada eğitime başladı. Bu arkadaşların bazıları da Bolu İlk öğretmen Okulu’nda eğitime başladı.

O dönem, İskilip-Çorum yolu 65 km. çekiyordu. Haremi Geçidi’nde yol, kıvrımlar yaparak tepeye ulaşırdı. Araba çoğu zaman arıza yapar, ‘Su kaynattı’, ‘Fren tutmuyor’, ‘Teker patladı’ vs. denerek yolcular arabadan dışarı çıkarılırdı. Arıza giderilinceye kadar yolcular dışarıda bekler, arızanın giderilmesi yarım saat kadar sürerdi.  İskilip-Çorum seferinde bazen, birden fazla arıza da olurdu.  65 km’lik yol, iki saati aşkın bir zaman ’da alınıyordu.

İskilip’ten Çorum’a günde bir otobüs seferi yapılırdı. Sefer, sabahın erken saatlerinde yapılır, bileti muhakkak birkaç gün önceden almak gerekirdi. Ankara’ya otobüs seferi her gün olmaz, haftanın bazı günlerinde olurdu. Yol Çorum, Sungurlu, Kırıkkale üzerinden Ankara’ya ulaşırdı. İstanbul’a vs. gitmek isteyenler, Ankara’da yeniden bilet alırlardı. Ankara’ya yolculuk, sabahtan akşama kadar bir gün sürerdi. Son durak Etlik Garajlarıydı.

İskilip-Çorum yolu, Yalak çayı Köyü’nden sonra Karaburun Köyü’ne ulaşıyor, oradan Kızılırmak üzerindeki bir köprüden Salur Köyü tarafına geçiyordu.  Yolu bu kesim de uzatıyordu. Köprü, tahtadandı. Tahtaların arası açılmıştı. Kırık, çatlamış, bükülmüş, çukurlaşmış tahtalar da vardı.  O zaman Kızılırmak çok gür akardı. Suları çoktu. Araba köprüye girdiği zaman, çok büyük sarsıntı olurdu. Bu sarsıntı, araba köprüden çıkıncaya kadar sürerdi. Otobüs köprüye girdiği zaman, otobüsteki yaşlı kadınlar dua etmeye başlarlardı.  Otobüs köprüden çıkınca Oh…! derlerdi.

Osmanlı’nın son döneminde ve Harami Geçidi’ndeki eşkıyalık olaylarının, Çorum-İskilip yolu üzerindeki diğer gelişmeleri, Kemal Tahir’in (1910-1973) romanlarında çok etraflı bir şekilde anlatıldığını gördüm.  Kemal Tahir’in Yedi Çınar yaylası, Rahmet Yolları Kesti, Kör duman, Büyük Mal, Sağır dere gibi romanlarında bu tür olaylar çok anlatılıyor. Kemal Tahir, 1940’larda, Çorum Cezaevi’nde yatarken, İskilip’ten, Osmancık’tan, Sungurlu’dan vs mahkumlarla tanışmış. Çorum-İskilip izlenimleri, bu mahkumlarla yaptığı sohbete dayanıyor. Teyzemin eşi Ali Çalık, Kemal Tahir’i çok yakından tanırdı. Ali eniştenin Ulaş Tepe’de, Yukarı Taslı’daki evinin kütüphanesinde, Kemal Tahir’in bütün romanları vardı. Ali Çalık enişte, kanaryalara düşkün bir kişiydi. Ali enişte için kitaplar da önemliydi.

Ethem İzzet Benice de (1903-1967), Yakılacak Kitap isimli romanında, Osmanlı’nın son dönemlerinde, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, İskilip’teki insan ilişkilerini, Çorum-İskilip Yolu’nu, çevresini ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır.

O zamanlar yükler, çeşitli araçlarla, çeşitli malzemelerle taşınırdı. Çitler, seleler, çuvallar, torbalar, bohçalar, bavullar, valizler…vs. Tahta bavullar da vardı. Bavul açılmasın, dağılmasın diye iplerle,  kınnaplarla, ince urganlarla bağlanırdı. Yataklar, yorganlar kilimler, keçeler vs. de önemli yüklerdendi. Bu yükler otobüsün üst tarafına yerleştirilirdi.  Düşmesin, dağılmasın diye bu yüklerin üzerine branda çekilir, brandanın üzerinden de sıkı bir şekilde urganla bağlanırdı.  Şoför muavini bazen, ‘yükün fazla, fazla yük ücrete tabidir…’ derdi. Bu konuda uzun tartışmalar olurdu.

Çorum’a gelince, otobüsün son durağı Veli Paşa Hanı’ydı. Burası aynı zamanda garajdı. İskilip otobüsleri, buradan hareket ederdi. Yolculuk sırasında otobüs, köylerin girişinde de durdurdu. Burada otobüse binenler, otobüsten inenler olurdu. Bu yolcuların yükleri de otobüsün içinde oraya-buraya sıkıştırılırdı.

İnsanlar, yüklerini otobüsten indirdikten sonra, yakınlarının gelip kendilerini alıp götürmesi için Saat Kulesi’nin dibine giderler, orada bekleşirlerdi. O zamanlar,  şehir içi ulaştırma aracı faytonlardı.

O dönemde, lisede eğitim gören yatılı öğrenciler için bir yurt vardı. Bu yurt, kadın Doğum Hastanesi’nin bulunduğu sokaktaydı. 1954 yılında, İskilip’ten liseye kayıt yaptıran arkadaşlardan bir kısmı bu yurtta kalıyorlardı.  Bir kısmı da, birkaç arkadaş bir arada ev kiralamışlar, evde kalıyorlardı.  Ben de İskilip Hanı’nda kalıyordum. Çorum’a ilk gidişimizde, Yaşar Çizikci ile birlikte, bu handaki bir odada kalacaktım. Ama Yaşar, Bolu İlk öğretmen Okulu’na gidince, ailesi 1951 yılında Bulgaristan’dan göçle gelen, bir arkadaşla kalmaya başladım.  O arkadaşın ailesi, Çorum’a yakın bir köye yerleşmişti.

İskilip Hanı’nın sahibi Mustafa Nurdoğan’dı. Osmancıklıydı.  Mustafa Nurdoğan, lise ’de velim de olmuş, okula kayıt yaptırırken, bana çok yardımcı olmuştu. Lisede okul numaram 466’ydı.

İskilip Hanı, Veli Paşa Hanı’na çok yakındı. Veli paşa Hanı’nın hemen arka sokağında yer alıyordu. Hanın giriş katında, hayvanlar için ahırlar vardı. Çorum civarındaki köylerden gelenler, hayvanlarını bu ahırlara koyarlardı.

 

Yolcular için üst katta, geniş odalar vardı. Her odada 5-6, birkaçında 7-8 karyola bulunurdu. Ranzalı odalar da vardı.  Tuvalet kabinleri, han içinde müşterekti. Hanın giriş katındaydı. Girişte ortada, çok geniş bir boşluk vardı. Yazıhanenin bulunduğu küçük odanın önünde de bir çeşme vardı. Çeşme de müşterekti. Suyu her zaman akardı.  Hayvanlar, bu çeşmenin oluğunda biriken suları içerdi. Hanın odalarına, tuvalet, çeşme, musluk vs. yoktu. Kışın odalar, odun kömür yakılan sobalarla ısıtılırdı. Ama sobalar, her zaman yanmazdı.  Yazıhanede, gelen-giden yolcuların kaydını yapan, onlarla ilgilenen görevli bazen sobaları da yakardı.

Çorum’un çarşı kısmında, çeşitli semtlerde, birkaç tane daha han vardı. Yeni yeni oteller de yapılıyordu.

İskilip Hanı, haftanın birkaç günü çok kalabalık olurdu.  Merdiven altındaki odada, cam üzerine yağlı boğa ile resimler yapan, hırpani kılıklı bir ressam kalıyordu.  Bu ressamın, uzun süre mekânı burası olmuştu. Bu ressam, pazarlarda resimlerini satarak geçimini sağlardı.

1954-1955’de İskilip Hanı’nda, epey zorluk çektim. Ders çalışma imkânı vs. kısıtlı idi. Odada masa, sandalye yoktu. Soba da yoktu. Sene sonunda iki dersten bütünlemeye kaldım. Eylül’de bu sınavlara yetişemediğim için, bir yıl kaybettim.

                                                     ***

Çorum Lisesi, Ankara-Çorum-Samsun yolunun, şehirden çıkarken sol tarafında yer alıyordu. Liseden sonra Çorum Parkı ve bitişiğinde, Çorum Devlet Hastanesi vardı. Çorum Lisesi, yola paralel olarak uzanan ince, uzun bir binaydı.  Ortaokul, lise, aynı binada eğitim görüyordu.  O zaman liseler dört yıldı. Bizlerin kayıt yaptırdığı 1954 yılında üç yıla indirilmişti. Dersliklere I’den VII’ye kadar numara verilmişti.  İskilip Ortaokulu’ndan farklı olarak I/A, I/B, II/A. II/B gibi bölümler de vardı. 1954, de ben IV/B sınıfına yazılmıştım.  Lise bir, o zaman iki sınıftı. Ama Lise iki (V) bir sınıftı. Lise sonda Fen bölümü, Edebiyat bölümü olarak ikiye ayrılma söz konusuydu.

Liseye, öndeki yol kapısından da, arkadaki bahçe kasından da giriliyordu. Ön kapıdan girildiğinde, sağda, öğrenci İşleri Bürosu vardı. Buradan sağa dönüldüğü zaman, bir koridor uzayıp gidiyordu. Koridorun Sağ tarafına derslikler dizilmişti. Dersliklerin pencereleri bahçeye, yola bakıyordu.  Giriş katında, Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya derslikleri vardı. Müzik atölyesi de bu kattaydı. Müdür odası, Öğretmenler Odası, giriş katının üstündeki kattaydı. Bu katta, Edebiyat, Felsefe, Yabancı Dil derslikleri vardı. Sosyoloji, Psikoloji, Felsefe grubu adı altında okutuluyordu. Biyoloji, Kimya, Fizik derslikleri de bu kattaydı. Fizik dersliği amfi şeklinde düzenlenmişti. Fizik dersliğinin içinden bir kapı laboratuvara açılıyordu. Bu laboratuvarın kullanıldığını hiç hatırlamıyorum.  Bu dersliklerin çoğunun penceresi bahçeye, yola açılıyordu. Kimya dersliğinde de laboratuvar vs. yoktu. Resim Atölyesi de bu kattaydı.  

Lise 1’den itibaren, seçmeli dersler de konulmuştu. Resim, Müzik, Yabancı Dil, seçimlik derslerdendi. Öğrenci, bu derslerden istediğini seçebilirdi. İskilip Ortaokulu’nda Fransızca okutuluyordu. Lisede, , seçimlik ders olarak İngilizceyi almıştım. Anfi şeklinde düzenlenmiş Fizik dersliği, L şeklindeki binanın kısa olan koridorunun ucundaydı. Resim Atölyesi de onun bitişiğindeydi. Müzik Atölyesi de bu kesimin altındaki kattaydı. Fizik dersliğinin pencerelerinin bir tarafı bahçeye, bir tarafı da mahallelere bakıyordu. Lisenin kütüphanesi, giriş katının altındaki bodrum katındaydı. Kütüphane, alaca karanlık bir mekandı.

Çorum Lisesi’nin kapalı spor salonu da vardı. Kışları bu salon çok kullanılırdı. Kapalı spor salonu, bahçenin yanında yer alıyordu. Bahçe ile kapalı spor salonu arasında küçük bir yol vardı.

Lisede, Türkçe, edebiyat, Matematik, Cebir, Geometri, Yabancı Dil, Tarih, Coğrafya, Fizik gibi derslerin birkaç hocası vardı. Lise ’de Edebiyat hocası Handan Bakırcı’ydı. Lise II, III de Edebiyat hocası Nurcan Tanverdi’ydi. Cebir-Geometri öğretmeni, Mustafa Rona’ydı. Lise II de Mehmet Altan’dı, Lise III de Ali Ersöz’dü, Ali Ersöz, aynı zamanda Lise’nin müdürüydü.

Tarih hocası, Mahir Keleştimur’du. Mahir hoca, Elazığ, Ağın’lıydı. İskilip’ten Meydan Mahallesi’nde, Borucular Ailesi’nin damadıydı. Eşi Kız Sanat Enstitüsü’nde öğretmendi. Mahir Keleştimur hoca, 1960’ların sonlarında, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine tayin oldu.

Coğrafya hocalarından birine “Tass” tabir ediliyordu. Hoca böyle anılırdı. Fransızca öğretmeni Meliha Atok. İngilizce öğretmeni Suna Yoğurtçu’ydu. Leman Altan Biyoloji öğretmeniydi.  Leman hoca, Mehmet Altan hocayla evliydi. Lise I de iken, Biyoloji dersinde birkaç defa, mikroskop kullanılarak bazı konular anlatılmıştı. Kimya dersine daha çok, Çorum’daki eczacılar giriyordu.

Fizik hocasına ‘Badi’, ‘Badik’ tabir ediliyordu. Kısa boylu bir hocaydı. Bu hoca, yatılı öğrencilerin kaldığı yurtla da yakından ilgileniyordu. Öğrencilerin disiplininden sorumluydu. 1957-1958 yıllarında, Lise binasına bitişik bir şekilde yeni bir yurt binası yapıldı. Hoca, bu binanın yapılışıyla çok ilgiliydi. Ders sırasında, sık sık, ‘teskere öyle taşınmaz’, ‘harç öyle karılmaz’, ‘o malzemeye iki kişiyle taşımak gerekir’ vs. diye bağırarak işçilere, müteahhitlere müdahale ederdi. Resim öğretmeni Hasan Sağlam’dı.

Beden Eğitimi hocası, üç senede de Ali Yalçın’dı. Beden Eğitimi dersi çoğunlukla, kapalı spor salonunda yapılırdı.

Çorum Lisesi 19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı’na da katılıyordu. Hoca, bir kere kışın sınıfı, Çorum’da kayak alanına da götürmüştü.  Nakaratı, ‘Coşkundur, taşkındır, gürleyen sesi/İdeal kaynağı Çorum Lisesi’ marşı zaman zaman söylenirdi.

                                                           ***

Ahmet Şiranlı, Mahir Keçeci, İsmet Köstekçi, Emin Ergün, Celal Kocabay, Mustafa Derici, Bahattin Hazineci, Orhan Uysal, Kemal Ilıcak sınıf arkadaşlarımdı. Çeşitli zamanlarda ve yerlerde, çeşitli görevlerdeyken vefat eden bu arkadaşlara, rahmet diliyorum. Orhan Uysal, 1954’de vefat ettiğinde öğrenciydi, Kemal Ilıcak, 1958’de Amasya Lisesi’nden nakil gelmiş bir öğrenciydi.  1990’larda, Bursa Özel Tip Cezaevi’ndeyken,  Kemal Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi’nin sahibi olduğunu öğrendim. Gazeteci Nazlı Ilıcak’la evliydi.

 Meftun Oduncu, Osman Daldal, Başar Sabuncu, Nuran Sabuncu, Ülker Uğur, Tümay Tüzün, Ercan Bozdoğan, Edibe Ilgaz, Ülkü Ecer, Hüseyin Güler, Abdullah Ahıskalı, Mustafa Durak, Yücel Baykara, Filiz Mergen, Ayten Burgut, Atila Laçin, Mustafa Çörekçi, İlhan Ilgaz, İlhan Bezgin, Münir Bellek, Orhan Şener sınıf arkadaşlarımdı. Gülay, Gülser Tuncer, Tahir Perek sınıf arkadaşlarımdı. Gülser’ in babası, Çorum İlk öğretmen Okulu Müdürüydü. İl Milli Eğitim Müdürü, Tahir Perek’in dayısı oluyordu… Bu arkadaşlara sağlık ve uzun ömür diliyorum. Tümay Tüzün’le, Ercan Bozdoğan’la, Münir Bellek’le, Orhan Şener’le, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde de öğrenime devam ettik. İlhan Bezgin, 1955 yılında, Çorum Lisesin den, Çorum Sanat Okulu’na nakledilmişti. İlhan Bezgin, 1960’ların ortalarında, İskilip’ten bizim bir akrabamızla evlenmişti.

                                                        ***

Meral Çelen’i, Çorum Lisesi’nden hatırlıyorum.1954-1955 ders yılına Çorum Lisesi’ne başladığımda, o da üçüncü sınıftaydı.  Sanırım 1955 yılında, mezun oldu. Aziz Nesin’le evliliği de kanımca aynı yıl gerçekleşti.

                                                  ……………………

1955 kışında, Lise’nin kütüphanesinde sahne kurulmuş, Namık Kemal’in, Vatan Yahut Silistre oyunu oynanmıştı.  Meral Çelen bu oyunda, Zekiye rolündeydi. Olay, 1853-1854 Kırım Savaşı sırasında geçiyordu. İslam Bey Gönüllü olarak cepheye gidiyordu. Ona karşı duygusal bağları olan Zekiye de, onu takip ediyordu…  Oyunu izleyenler, öğrenciler ve öğrenci velileriydi. 1955 yazında, Ahmet Kutsi Tecer’in Köşe başı oyunu oynanmıştı. Bu oyun Çorum’daki, Yalçın Sineması’nda oynanmıştı. Bu oyunun izleyicileri daha kalabalıktı. Meral Çelen’in Güllü Güzel isimli bir  öykü kitabı da vardı.

Ahmet Nesin’le, Prof. Ali Nesin’le, zaman zaman kitap fuarlarında, imza günlerinde karşılaşıyorum. Ama bu küçük anımı da henüz onlara anlatamadım.

İsmail Beşikci

18 Şubat 2018

Derleyen- Mustafa Yolcu