İSKİLİP 0RTAOKULU, 1951- 1954


İSKİLİP ORTAOKULU, 1951-1954

Değerli ağabeyimiz İsmail Beşikci nin İskilip Ortaokulu adlı yazısını sunuyor, sizleri 1951- 1954 yıllarına taşıyorum.

Ortaokula, İlkokulu bitirdikten hemen sonra, 1951 Sonbaharında başladım. Ortaokul, Hacı piri Mahallesi’nden çarşıya doğru gelen caddeyle, İskilip-Çorum yolunun kesiştiği köşedeydi. Doğal olarak, İskilip-Çorum yolunun sol tarafında, şehir parkının hemen karşısında yer alıyordu. 
Parkın hemen yanında, Ortaokul ile parkın arasında Yivlik Suyu akan, 5-6 musluklu daire şeklinde bir çeşme vardı.  Çeşmenin hizasında, parkın öbür köşesine çapraz olarak yerleşmiş hükümet konağı yer alıyordu. Hükümet konağının karşısında, yolun sol tarafında İskilip Cezaevi, üst katta da karakol bulunuyordu. Karakolun hemen yanında da Azmimilli İlkokulu bulunuyordu.
Ortaokul ve Azmimilli İlkokulu aynı bahçeyi kullanıyordu.  Hacı piri Mahallesi’nden, çarşıya doğru açılan caddenin sol tarafı her iki okulun müşterek olarak kullandığı bahçeydi. Ortaokuldan bahçeye, 7-8 basamaklı bir merdivenle inilirdi.
Ortaokula çarşı tarafından da giriliyordu, Azmi millî İlkokulu tarafından da giriliyordu. Çarşı tarafındaki kapıyı, daha çok öğretmenler kullanırdı.  Bazen, öğrencilerin o kapıdan giriş-çıkışları engellenirdi. 
Çarşı tarafındaki kapıdan girildiği zaman, girişte, sağ tarafta Öğrenci İşleri bürosu yer alıyordu. Giriş katının üzerinde bir kat daha vardı. Girişin üstündeki bu katta, merdivenin başında Müdürün Odası yer alıyordu. Müdür Odası’nın yanında Öğretmenler Odası vardı.  Derslikler de bu kattaydı. Derslikler U şeklinde düzenlenmişti. O zaman 1A, 1B vs. yoktu.   Üç sınıf için de birer derslik vardı. 1951-1952 döneminde 50 civarında öğrenci kayıt yaptırmış, öğrenime başlamıştı.  Bu katta, birinci ve üçüncü sınıflar U şeklindeki düzenleme ’de, U’nun iki ucunda, ikinci sınıf ta U’nun tabanında yer alıyordu. Birinci sınıfın dersliği epeyce büyüktü.  Birinci sınıfın pencereleri bahçeye, üçüncü sınıfın pencereleri yola, parka bakıyordu. Doğal olarak Öğretmenler odasının ve Müdürün Odası’nın pencereleri de yola ve parka bakıyordu. İkinci sınıfın pencereleri, hükümet konağına, karakola, cezaevine, Azmi millî İlkokulu’na bakıyordu.
Giriş katında, Öğrenci İşleri bürosundan hemen sonra, bahçeye açılan büyük bir salon vardı. Bahçeye açılan kapının hemen yanında pinpon masası bulunurdu.  Her iki uçta erkek ve kız öğrenciler için tuvalet kabinleri vardı. Bu katta, İskilip civarındaki köylerden gelen ve yatılı olarak tahsil gören öğrenciler için bir bölüm de vardı.  Bu bölüm, bu öğrenciler için yurt olarak kullanılıyordu.
Bahçenin bir ucunda, esnaftan Hocazade’nin evi bulunurdu. Hocazade, evinin bahçe köşesindeki bir alana yeni bir bina yaptırdı. Bina tamamlanınca, yatılı öğrenciler o binaya taşınıp, orada yatıp-kalkmaya başladılar.  Yatılı öğrencilerden boşana bölüm de Resim Atölyesi, Elişi Atölyesi olarak kullanılmaya başlandı.  Bu bölümün yanında, küçük bir oda daha vardı. Jimnastik Öğretmeni Mehmet Alpay bu odada kalıyordu.   Mehmet hoca, aynı zamanda yatılı öğrencilerle de ilgileniyordu.  Önceden yatılı öğrencilerin kaldığı Resim Atölyesi’nin, Mehmet Hoca’nın kaldığı odanın, Öğrenci İşleri bürosunun pencereleri de doğal olarak yola, parka bakıyordu. 
                                                           ***
Ortaokul binası sanırım, 1933’te yapılmıştı. Eğitim, bu yıllarda başlamış, daha önce Sakarya İlkokulu, Ortaokul olarak da hizmet görüyormuş…  Bütün bu alanlar 1960’larda yıkıldı. 1972li yıllarda, Misak-ı Milli İlkokulu ve Askerlik Şubesi tarafında, Lise’yi de içeren yeni, büyük bir bina yapıldı. Ortaokul binasının bulunduğu alana iş merkezi kurulmuş. İş merkezinin giriş katında, köşede bir eczane bulunuyor. Bahçenin Akçay’a doğru tarafında, köşede Hocazade’nin bitişiğinde Anaçların evi vardı. Buralar da yıkılmış. Bu alanlar da çarşıya katılmış. Buralarda da dükkanlar açılmış

                                                           ***
Ortaokul Müdürü Sadık Koçhisar’lıydı.  Sadık hoca aynı zamanda Türkçe öğretmeniydi. Her üç sınıfın da Türkçe derslerine Sadık hoca giriyordu.  Yurt Bilgisi, Tarih, Coğrafya derslerine Hatice Pek aslan giriyordu. Hatice hoca, bu derslerin yanında her üç sınıfın Müzik derslerine de giriyordu. Mandolin çalardı. Matematik hocası Şevket Özener’di.  Birinci sınıfta ders programında, Ticaret isimli bir ders daha vardı. Bu dersin hocası da Şevket hocaydı. Her üç sınıfın matematik derslerine Şevket Özenir hoca girerdi. Şevket Özenir hoca İskilipliydi. 
Tabiat Bilgisi, Fizik, Kimya derslerine İsmail İnal giriyordu. İsmail hoca için ‘Fizikçi’ denirdi.  İkinci sınıfın programında, Tarım Bilgisi isminde bir ders daha vardı.  Bu derse de İsmail hoca gelirdi.  İsmail hoca da İskilipliydi. Fransızca hocamız Yaşar Eroğlu’ydu. Bu derse zaman zaman kaymakamlar da gelirdi. Yaşar Eroğlu aynı zamanda müdür yardımcısıydı. 
Beden Eğitim öğretmenimiz Mehmet Alpay’dı. Beden eğitimi için çoğu zaman   bahçeye çıkardık. Ortaokula başladığım ilk yıl, Yurt Bilgisi, Tarih, Coğrafya, Müzik öğretmenimiz Hatice Pekaslan ile Jimnastik öğretmenimiz Mehmet Alpay evlendiler. Mehmet hoca, o zaman okulda kaldığı odasını boşalttı.
Son sınıftayken, 1953-1954 döneminde Osman Yalçın gelmişti. Osman Yalçın Resim öğretmeniydi. Kızı Umay bizim sınıftaydı.  1955-1956 döneminde Çorum Lisesi’nde okuyordum. Varlık Dergisi’nde, Osman Yalçın hocanın, ‘Bir Kasabadan Notlar’, başlıklı yazı dizisi yayımlanırdı. Bu yazı dizisinde Osman Hoca, İskilip izlenimlerini anlatıyordu. Bu yazıları çok büyük bir ilgiyle, heyecanla okurdum.  Varlık Dergisi her ayın başında ve ortasında, 15 günde bir yayımlanırdı. 15 günü iple çekerdim.  15 gün yaklaştıkça büyük bir heyecana kapılırdım.  Varlık dergisi 15 günde bir düzenli olarak yayınlanırdı.  Her ayın başında ve ortasında, kitapçıya, gazete bayine muhakkak gelmiş olurdu. Osman hocanın bu yazıları, İskilip’te bazı hocaları çok kızdırırdı. 
 O zaman cumartesi günleri de eğitim olurdu. Cumartesi günleri yarım gün eğitim olur, öğleye doğru eğitim biter, bayrak merasiminden sonra okul dağılırdı.  Bayrak merasimiyle göndere bayrak çekilirdi.  Pazartesi günleri sabahleyin yeni bir bayrak merasimiyle eğitim başlardı.  Bayrak merasimi sırasında İstiklal Marşı, Hatice hocanın yönetiminde söylenirdi. 
Sabahları, zil çalıncaya kadar, öğrenciler bahçede dolaşırdı.  Zil çalınca öğrenciler okula giriş kapısına açılan merdivenin önünde düzgün arka arkaya sıralar şeklinde dizilirdi. Nöbetçi öğretmen önce birinci sınıfları, sonra ikinci sınıfları, en son olarak da üçüncü sınıfları okula alırdı.  Okuldaki iç merdivenleri paldır küldür çıkarak dersliklere varırdık.  Eğitimde sabahçı-öğlenci yoktu. Eğitim, bütün gün sürerdi Sabahleyin dört ders, öğleden sonra iki ders olurdu. 
Sınavlar yazılı olurdu. O dönemler test bilinmezdi. 2-3, bazen 4-5 soru sorulurdu.  Sadık hoca Türkçe dersiyle ilgili olarak, Hatice hoca, Tarih, Coğrafya, Yurt Bilgisi dersleriyle ilgili olarak,  çok ev ödevi verirlerdi. Sadık hoca, kompozisyon kağıtlarını okuduktan sonra, hataları gösterip, kağıtları tekrar bize dağıtırdı. 
İkinci sınıftayken, ‘Fizikçi’ İsmail Hoca baharda, birkaç defa Cumartesi günü, bizleri Koç Kayası tarafına, Kayaardı’na, mezarlıklar bölgesine götürmüştü. Arazide, doğa, toprak, su, hakkında, çiçekler, böcekler hakkında   bilgi vermişti. Bu gezileri çok severdik. 
Okul üniforması olarak takım elbise giyilirdi. Kravat kullanılırdı. Elbisesi takım olsun olmasın, şapka muhakkak kullanılırdı. Şapkayla dolaşmak şarttı. 
İskilip Ortaokulu, milli bayramlara muhakkak katılırdı.  Boylu-poslu olanlar, bayrak-sancak taşırlardı. Merasimlerde, bayrağı  birkaç defa Kamil Bingöl taşımıştı.

.
                                                                    ***
Bahattin Hazineci, Ahmet Lokmacı, Mehmet Bardakçı, Gafur Alp, Ahmet Kaymak öğretmendi. Ahmet Namlı esnaf sınıf arkadaşlarımdı. u arkadaşlar çeşitli zamanlarda vefat ettiler. Ahmet Lokmacı, Mehmet Bardakçı, Gafur Alp, Ahmet Namlı, Bahattin Hazineci çok genç yaşta vefat etmişti.
1954 yılı sonunda Çorum’da, İlk öğretmen Okulu açılmıştı. Ortaokuldan sonra, Liseye kayıt yaptırmak için gelen arkadaşlardan bazıları, Öğretmen Okuluna kayıt yaptırmıştı.  Arkadaşlardan bazıları da, Bolu’daki öğretmen okuluna kayıp yaptırıp, orada eğitime başlamışlardı. 
Yüksel Sarıaslan, Hüseyin Duman, Yücel Fazla, Vural Gürkan, Yaşar Tuğlacı arkadaşlar da vefat ettiler. Bu arkadaşlar, kanımca subaydı.
Mahir Keçeci, Aytek Koçhisarlı, Burhan Tanay, Erol Yazgan, Recep Acıpınar, Nuri Coşkun arkadaşlar da vefat ettiler.  Recep Acıpınar, Nuri Coşkun öğretmendi. Mahir Keçeci mühendis, Aytek Koçhisarlı doktordu. Burhan Tanay bankacıydı.  Erol Yazgan manifaturacı bir arkadaşımızdı, …
Kamil Bingöl’le, Cahit Yolcu’yla aynı sınıfta beraber olamadık, ama aynı dönemde, aynı okullarda çok beraber olduk. Bu arkadaşlar da vefat etti. Kamil, assubaydı, Cahit de,  orduda, sivil memur olarak çalışıyordu. 
İsmail Cebeci, Mustafa Cebeci, Yaşar Çizikçi arkadaşlar da vefat ettiler. Bu arkadaşlar da öğretmendi. Yaşar Çizikçi 2017’ baharında vefat etmişti. Çeşitli zamanlarda vefat eden bütün bu arkadaşlara rahmet diliyorum. 
Ortaokuldayken ben vasat bir öğrenciydim. Mahir Keçeci, Aytek Koçhisarlı, Yaşar Çizikçi gibi arkadaşlar, çok iyi öğrencilerdi. Aytek Koçhisarlı, okul müdürü Sadık Koçhisarlı’nın oğluydu.  Aytek’in aynı okulda iki kardeşi daha vardı.  Ablası Ülker, bizden iki sınıf önde, Cengiz, bizden bir sınıf gerideydi. Ülker eczacı, Cengiz hukukçu olmuştu.. Ülker hanım, İskilip’ten,  Av. Abdurrahman Güler’le evlenmişti.  Abdurrahman Bey, birkaç dönem Çorum  milletvekili olmuştu.
                                                          ***
Hüseyin Güler, Yusuf Akseki, Orhan İnal, Ali Kibritçi, Mustafa Çağıl, Ömer Genç, Nuri, Bahar, sınıf arkadaşlarımdır. Ergün Aras, Özden Basmacı, Umay Yalçın, Necati İkinci, Mustafa Yelkovan, Ali Yazgan, İsmail Yağlıcı, Hasan Turşucu, Yaşar Kadayıfçı, Kemal İlcan, İmran Tüzel, Ömer Karakullukçu… sınıf arkadaşlarımdır.  Bütün bu arkadaşlara, sağlık diliyorum, uzun ömür diliyorum. 
Nereden Nereye 2 
1958’de, Ankara’da, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenime başladım. Bu fakültede, dördüncü sınıfta, İdari Şube’de, Şehircilik isminde bir ders vardı. Dersin hocası Prof. Fehmi Yavuz’du. Fehmi hoca Ispartalıydı. Fehmi hoca öğrencilerle çok sıkı bağlar kuran, bu tutumunu sürdüren bir hocaydı. Bir gün hocayla sohbet ederken, İskilip Ortaokulu’nda 1951-1954 döneminde Jimnastik öğretmeni olan Mehmet Alpay’ın, hocanın yeğeni olduğunu öğrendim. 
Tatillerde, İskilip’te zaman zaman öğretmenleri görürdüm. Bazı öğretmenler,  benim Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuduğumu bilirlerdi. Mehmet hocayla, Hatice hocayla da görüşmelerim olurdu … Mehmet Hoca, bu durumu Fehmi hocaya da anlatmış… Fehmi Hoca, öğrencileriyle sık sık konuşan bir hocaydı. Bu olaydan sonra, ‘yeğenimin eski bir öğrencisi’ diyerek benimle daha farklı bir ilişki sürdürürdü. 

İsmail Beşikci- Yazar
Mustafa Yolcu- derleyen