İskilip'te Asklepios suyuna depo yapılıyor

Binlerce yıl şifa için akan ve Allah'ın İskilip ve çevresine lütfu olan Yivlik Suyu'nun yapılan kimyasal analizlerinde içerisinde hiç nitrit bulunmadığı tespit edildi. Arıtmaya girmeden bu özellikte kaynak suyu Türkiye'de sadece 3 yerde bulunuyor.


İskilip'te Asklepios suyuna depo yapılıyor

İskilip’te şifalı olduğuna inanılan ve İskilip halkı tarafından içme suyu olarak sıkça tercih edilen Şifalı Yivlik suyuna tarihinde ilk defa depo yapılıyor.

Yivlik Kayası eteklerinde bulunan kaynak suyunun çevresel şartlardan etkilenmemesi, İskilip halkının gönül rahatlığı ile bu şifalı suyu kullanabilmesi amacıyla aralıksız devam eden 100 Tonluk depo yapım çalışması önümüzdeki günlerde tamamlanıyor. 

 

        

Kısaca İskilip tarihi            

             İskilip adının Asklepios  (Sağlık İlahı) adından doğduğu rivayet edilmektedir. Bir başka rivayete göre ise, İskilip kelimesi Yunanca doğru, direkt anlamına gelen İtlus kelimesinin galet olarak kullanıldığı İmad şehri adının  zamanla değişmesiyle türemiştir. M.Ö. 176 yıllarında  Kastamonu, Sinop, Çankırı, Bartın, Bolu, Gerede, İskilip, Bafra, Alaçam ve civarı Paflagonya kıtası olarak anılmakta idi. İskilip’in de içinde yer aldığı Paflagonya  kıtasını yöneten Paflagonya Beyleri bu bölgeye hakim ve Roma’ya bağlı idiler. Pontların bölgeyi işgal etmeleri üzerine Paflagonlar şikayette bulunmuşlar ve Roma Senatosu ordularını bu bölgeye göndererek Pont hakimiyetine son vermiştir.Ancak Romalılar bölgeyi eski sahiplerine geri vermemişler, Roma İmparatorluğu hakimiyetinde bırakmıştır.  Bölgemiz, Selçuklular Anadolu' yu ele geçirinceye kadar uzunca bir süre Bizans hakimiyetinde kalmıştır. 

          Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071’ deki Malazgirt Zaferi’nden sonra  Türkler Anadolu’ya adım adım yerleşmişlerdir. Çorum, Tokat ve Osmancık Emir Danişment Ahmet Gazi tarafından fethedilmiş ve Türk hakimiyetine girmiştir (1073-1075). Çorum iline hakim olan Emuri Kemur Şerafettin Osman Bey ve Gazi Mahmut Bey Osmancık Kalesinde otururdu.

            Selçukluların Anadolu’daki hükümranlıklarının son bulması ile Anadolu, Osmanlıların eline ve idaresine geçmiştir. Ankara, Yozgat, Kastamonu ve Çankırı gibi Çorum ve İskilip civarı da Anadolu’ya ilk gelen Türkmenlerce yurt ve otlak olarak kullanılmıştır. Bu bölgelerin yerli halkının büyük bir kısmının  ilk Türk akınları önünde yerlerini bırakarak batıya çekilmişleri sonucunda bölge yoğun bir şekilde Türkleşmiştir. Yöredeki yer adlarının değişmesi ve Kayı, Oğuzlar, Bayat, Beydili, Dodurga, Karlık, Karaşar gibi Oğuz boylarının isimlerini alması da bu değişime işaret etmektedir. İskilip’te Selçuklu döneminden kalma eserlere rastlanmaması,  bu dönemde  ana ticaret yolları üzerinde yer almaması ve bu bölgede yaşayan Türklerin yerleşik şehirleşmeye geçememesinden kaynaklandığı muhtemeldir.

            İlçemiz Kastamonu iline bağlı iken 1890 tarihinde Amasya Sancağına bağlanmış, bunu takiben kısa bir süre Yozgat ve Ankara Sancağı’na bağlı kaldıktan sonra Osmancık ve Sungurlu ilçeleri ile birlikte Çorum Sancağına bağlanmıştır. Cumhuriyet devrinde ise Çorum iline bağlı bir ilçe olarak bugüne kadar gelmiştir.

             İskilip ilçesinin tarih akışı içerisinde kültürünü incelediğimizde Etiler, Galatlar, Paflagonyalılar, Roma ve Bizanslıların bu bölgede yaşadığı tarihi eser kalıntılarından anlaşılmaktadır. Türklerin bu bölgeye  hakim olmaları üzerine eski ve yeni kültürler gerek yapılarda gerekse halkın örf anane ve yaşantılarında kaynaşmış ve günümüze kadar gelmiştir.

 İskilip Kalesi kaya mezarları ile höyüklerde yapılan incelemelerdeki izler eski Roma ve Bizans hayatını yansıtmaktadır. 

            Evliya çelebi, 17. yüzyıl ortalarında İskilip’ e uğramış olup İskilip’in 150 akçelik Şerif kaza olduğunu, şehir teşkilatında Sipahi Kethüda yeri, yeniçeri serdarı, şehir subaşısı ve şehir kethüdası bulunduğunu  ifade etmektedir. Kalesinin azametli ve muntazam, şehrin girişinin bağ ve bahçeli olduğu ve güzel evleri bulunduğunu yazmaktadır. Bilginleri ve ziyaret yerlerinin çok olduğu belirtilerek  İskilip’li Muhittin Yavsi, Şeyhulislam Ebussuud Efendi ve Şeyh Musluhiddin-i Attar gibi alimleri övmektedir.

            1849 yılında İskilip’ e gelen ünlü seyyah Fransız V. Cuniet’in Paris’te 1894 yılında basılan La Turquie d’Asie isimli kitabında İskilip’ten şöyle bahseder:

“Şehrin genel nüfusu 43.442 kişidir.Kent içinde 48 ortodoks ve 10.563 müslüman yaşamaktadır. Şehirde 108 cami, 6 tekke, 6 medrese, 1 konk belediye sarayı, 5 kütüphane, 1 pazar, 510 dükkan, 2 han, 4 hamam, 18 çeşme, 3 fıskiye, 18 tabakhane, 63 un değirmeni, 6 fırın, 10 kahve, yaklaşık 2000 konut, 1 mahkeme, 1 vergi dairesi, iç hizmetler telgraf istasyonu, posta şubesi, sayım bürosu bulunmaktadır.”

1890 yılında yazılan Kastamonu Salnamesinde ise ilçemizin 18 mahalle, 115 köyden müteşekkil, 42.779 nüfuslu Kastamonu iline bağlı 3. sınıf bir kaza olduğu yazılmaktadır.